Büyük çermiğin; soyunma salonu yaklaşık 5-6 m. Genişliğinde 10-12 m. Uzunluğunda tek katlı bir yerdi. Sonraları üstüne bir kat atıldı. Salonun sağında ve solunda sedir olup duvarda askılık vardı. Girerken sağda kasa karşıda ise bir buzdolabı vardı. Üzerinde de sarı zemin üzerine PORTALİN reklamı vardı (Gaziantep yapımı o zamanki meşrubat).
Salonun sonunda, masa üzerinde peştemal ve havlular vardı. (Erkekler için.. kadınlar kendileri getirirdi.) Sedirin altında erkekler için nalın vardı, şimdi plastik terlik. Görevli, gelen herkes için soyunma yerine peştemal bırakırdı. Sosyetik takılanlar ve bazı yabancılar şortla girerdi. Kasanın üzerinde dikdörtgen şeklindeki metal levhalara kabartma yazıyla ‘’Emanetinizi kasaya teslim ediniz, aksi halde mesuliyet kabul edilmez.’’ ve ''Duşlarda yıkandıktan sonra havuza giriniz.'' yazıları vardı. Kelimeler arasında hiç boşluk yoktu.
Kapıyı açınca, sekizgen şeklinde kocaman bir havuz vardı. Çeşme, kapının sol tarafındaydı. Havuzun kubbesi10-15 m. yükseklikteydi. Kubbe camekanlıydı ve sarmaşıklar sarkmış vaziyetteydi. Hamam kısmına 5-6 merdivenle iniliyordu.
İlkokuldayken çermiğe annem götürürdü. İlkokulu bitirinceye kadar böyle devam etti. Kadınlar bazen itiraz etse de, kasaya bakan Saime abla ağızlarının payını veriyordu. Saime abla kızdığında ‘’Teccal’’ (e harfi 7 tane), Bırak kadınları bütün erkeklerin ödü patlardı. (2)
Genelde kadınlar da peştemalla giriyorlardı çermiğe.. Sosyetik hatta aşırı sosyetik davrananlar da vardı..... İçerde bazı kadınlar sigara içerdi (Gelincik) . Kapanışa az bir zaman kala Saime abla da yıkanırdı. Kış günü, dışardan kar getirip yerlerdi. Hamam kısmına girenlerin ilk işi kili yumuşatmaktı (3).
Bazen de çermikde ‘’gelin ayağı’’açılırdı. Yiyecekler ve meyveler götürülür, suyu kesilmiş havuzun zemininde etkinlik yapılırdı. Ramazan ayında en az iki kere gece çermik kadınlara olurdu. O zaman çarşıda tellal bağırarak söylerdi. Sonraları hoparlör ile duyurulurdu.
Çermiğin yanındaki köprünün altında ve bir sürü yerde su kaynardı. (Fığ-fığ) Garibanlar da burada yıkanırdı. Eskiden bir kişi çermiğe gidiyorsa, soranlara çermiğe gidiyorum diyemezdi.. Biraz ayıp karşılanırdı. Çoğu kere de, buzunu kırıp çayda yıkanılırdı. Ayrıca çermiğin sol tarafında çermik ebadında üstü açık bir havuz daha vardı. (Camış çermiği.)
Köprünün öteki tarafında küçük çermik vardı. Havuz kare şeklindeydi ve hamam kısmı vardı. Büyük ve küçük çermiğin suyu , sindirime çok faydalıdır. Yolun tam karşısında jeneratör odası ve bir de dükkan vardı. (Önce Çanakçı’lar sonra da İbrahim Bektaş işletti.)
Malakan’ı karşıya geçince; üç tane büyük ev, soğuk çermik ve maden suyu vardı. Bu bölgenin sağ tarafında Pancar şirketi sol tarafında da Kaymakam lojmanı vardı. (4) Bu lojmanın yerine sonradan Arıkan Şenyurt, çay bahçeli büfe-market yaptı. Bu büfenin tam karşısında su çıkardı. Bu su, gözleri rahatlatırdı. Çünkü çermik suları, gözleri yakardı.
Büyük çermiğin doğusunda Şifa Palas (Banyolar) vardı. Çay salonu, bahçesi ve aile kabinleri vardı. Buraya, çoğunlukla Rize ve Trabzon’lular gelirdi. Baharın iki büklüm gelir, eylül ayında düzelmiş vaziyette giderlerdi. Çoğusu bastonluydu. (Bunlar günübirlik Deliçermiğe de giderlerdi.) Banyolar’a ait 3 tane de küçük ev vardı.
Turistik Otel’in müdürü, Trabzon’lu emekli bir albaydı. Otel, Selahaddin Babüroğlu’nun gayretleriyle yapılmış. Dikdörtgen şeklinde büyük bir havuzu, 32 tane odası, aile kabinleri ve restoranıyla iki yıldızlı bir oteldi. Yıllarca Araklı’lı Civelek ailesi işletti. (Baklavayı kendileri yapardı ve çok meşhurdu.)
Deliçermik, 10 km. doğuda üstü açık bir havuz olup çamuru meşhurdur. Kile benzeyen çamur bütün vücuda sürüldükten sonra yıkanılırsa romatizmal bütün hastalıklara iyi gelir. Buraya sabah gidip akşam dönülürdü (5).
DİPNOTLAR:
1 Büyük ve küçük çermik arasına köprü yapılırken, eskilerin -eğer köprüyü buraya yaparsanız çermiklerin suyu kaybolur- demelerine rağmen mühendisler ısrarla şimdiki yere temel atarlar. Kendiliğinden çıkan su, artık jeneratörle çekilmeye başlanır.
2 Saime ablanın el radyosu vardı. Genelde yabancı müzik dinlerdi (İstanbul radyosu). James Last, Tom Jones ve Paul Mauirat orkestrasını dinleyerek entel takılırdı. Milletin, Saime ''yabancı müziklerden ne anlıyorsun'' lafına pek aldırış etmezdi.
3 Bir atarabacı (Adı Yaşar olmalı..) Hekebat köyünden, kil getirir ve teneke hesabı satardı. Çermikte, tas içerisinde su ile ıslatılıp saçlara ve yüze sürülüp yarım saat bekletilirdi.
Mahalleye bazen de ''çerçi'' gelirdi. Çamaşır mandalları, çay bardakları, su bardakları, şeker tasları, çermik tasları.. diye bağırırdı. Karşılğında da, mis, bakır, alüminyum, teneke veya para alırdı.
Adana veya Gaziantep'li bohçacı kadınlar da gelirdi. Hepsinin ağzında takma altın diş olurdu ve ikna kabiliyeti müthişti. Malları kaliteli kaçak Suriye malıydı. Çok akıllıydılar, ajitasyonik muhabbetleri neticesinde bedava karınlarını bile doyururlardı.
Bir de Erzurum'dan gelen Kazım adında bir bohçacı vardı. Bu adamın bir de veresiye defteri vardı. Özellikle Tortum'dan, hayvanın iki tarafındaki sepetler içerisinde meyve (Armut, erik, kızılcık, pekmez..) satanlar da gelirdi. Bu satışın özelliği, ''kabı kabına'' olmasıydı. Yani bir kap meyvenin karşılığı bir kap un veya buğdaydı. Şimdiki hal dükkanlarının olduğu sokağın orada bir han vardı. Bu satıcılar akşamları orada kalırdı.
4 Pancar şirketinin duvarı, demiryolu, malakan ve soğuk çermiğin olduğu bölge eskiden piknik yeriymiş (1930'lu yıllar). Burada çay bahçesi, gazino ve fıskiyeli su havuzu vardı.
5 Anlatırlar ki; eskiden Deliçermik çok geline mezar olmuş. Kaynayan yer halka şeklinde anafor (tandır) gibiymiş. Kimseler cesaret edemezmiş suyun kaynadığı yerde yüzmeye. Bilmeden genç bir kız tam ortada yüzerken çırpınmaya başlamış. Anası kenarda feryat ederken, eskilerden birisi anaforun kenarından hızla geçerken tekme ile uzaklaştırmış.
Daha sonraları burası demir parmaklıkla kapatıldı. Söylenir ki ''Gelin geldi, gelin geldi..'' denildiğinde kaynayan suyun deliliği tutar, coşar ve kabarırmış. Küçüklüğümde, her deneyişimde masalsı menkıbenin gerçekleştiğine şahit oldum. (Menkıbelerde asıl değil, fasıl aranmalıdır. Hep hüzzam kokar menkıbeler, hüzünletir ve yaralar.. hatıralar gibi.)
NOSTALJİ DEVAM EDECEK..