
Alaattin Güven'in dükkanı ve yanında da Baki Yuca'nın hırdavat dükkanı vardı.(2) Bu dükkanların yanında, açıkta Murat emi ayakkabı tamirciliği yapardı. Yanda sırasıyla; Osman emi ve Çanakçı'ların dükkan ile Dursun Gözeler'in fırını vardı. Dursun Gözeler'in edebiyat bilgisi mükemmeldi. Fırın daha evvelden bakkaldı. Samet Koçak'ın manifatura mağazası ve yanında da Birlik kardeşler kahvehanesi vardı. (3)
1-Otel kısmında, köyden gelip lisede okuyan öğrenciler kalırdı. Kahvenin önünde de Bahşi Pehlivan nargile içerdi. Herkesin hatırını sorardı. (Diyerim, neydiyersın..)
2-Alaattin Güven'in dükanından ''Matrak sakızları'' alırdık. Sakızın içinden çıkan sabit bir resim ve üzerinde de sürgülü başka bir resim vardı. Üstteki resimi hareket ettirince değişik karikatürist resimler oluşuyordu. Alaattin Güven kalender birisiydi, dükkanında hep misafirleri olurdu. Herhalde kazandığını kahveciye verirdi. Baki Yuca'nın dükkanında ise, Gıslaved (Sonraları Gizliband adıyla sahteleri çıkmaya başladı, Trabzon lastiği denirdi..) Baki Yuca; çok muhterem birisiydi, ağırbaşlıydı ve hiç güldüğünü görmedim. Dükkanda müthiş bir lastik ayakkabı kokusu vardı. Baki Yuca, veresiye defterine rakamları arapça yazardı.
3-Kapıdan girişte solda, buzdolabı vardı. Çok kere de kendimiz alıp içerdik. Garson gelir parayı alırdı. Coca-cola, Pepsi, Elvan, Tamek, Ersu. Bir de Palandöken gazozu vardı. Şişenin alt tarafından başlayan Palandöken yazısı spiral bir şekilde kıvrılarak başa kadar gidiyordu. İlk defa içerken boğazımın yanıp kavrulduğunu hissettim. Vişne suyu, ayran ve limonata kahvede yapılırdı. Hiç bir katkı maddesi yoktu. Sadece limonataya, limon tuzu katılırdı. Dondurma makinası da ilk bu kahveye gelmişti.
Kapının önünde bulunan büyükçe söğüt ağacının dalına HOTEL yazılı cam kutulu tabela asılıydı. Kahvenin metalik tabelasında ise, sarı zemin üzerine: ''Birlik Kardeşler Hoteli Oteli'' yazılıydı. Trabzon ve Rize'den bahar aylarında çermikler için gelenler bu kahvenin otel kısmında kalırlardı. Karadeniz'liler; sabah otelden çıkıp, Şifa Palas'a (Banyolar) giderler, akşama doğru da dönerlerdi. Bazen de Deli Çermik'e giderlerdi. Peştemallı ve iki büklüm gelip, güze doğru sağlıklı bir şekilde memleketlerine dönerlerdi.
4-Dükkanın tabelası çok havalıydı. Kavuniçi renkte gölgeli ve elyazısıyla italik harflerle ''Atmacagil'' yazılıydı. Dükkan boyunda ve tahminen bir metre genişliğindeydi.
5- Kapısı köşede olan dükkan çok küçüktü. 25 kuruşa lokum alırdık. Çok kere tartmazdı ve 5 lokum verirdi. Bu dükkan daha evvel Şükrü Hokkamlı'nın terzi dükkanıydı. Dükkanı açtığında; ustası Muhsin Çubukçu makas hediye eder. (Terzilik geleneklerinden dolayı..)
6- Elinde taş, yanında da kendinden büyük köpeğiyle bir çocuk..
-- Ehmet emi, itime et ver, yoğsa camın gıraram.
--Ola, bu çocuğ da kim..
--Ola, daha bizim mehendıs Hamza Babagil'in oğli..
--Whish (vış.)
Katkılarından dolayı, A. Yaşar Bayoğlu'na teşekkür ederim.
ÇARŞI DEVAM EDECEK
İsmail Atmaca'nın hırdavat dükkanı (4) ve yanında da tam köşede Nihat Usta'nın bakkal dükkanı vardı. (5) Köşeyi dönüp Ulu Cami'ye doğru gidince; bakkalbaşı Kazım efendinin market tipinde modern bir bakkalı vardı. Oğlu Hüdayi, daha sonra Ankara’ya yerleşti. Bu dükkan önce Sedi Kişi’nin sonra da Ahmet ustanın kasap dükkanı oldu. Etin çekildiği Stehlwerkehr marka kıyma makinasının boğaz kısmında simsiyah kaynak izleri olup iğrenç bir görünümü vardı. (6)
Yanda, Cemil Şölen’in ayakkabı tamir dükkanı vardı. Cemil usta, hiçbir şeyde acele etmeyen sakin bir yapısı vardı. Yanında, Selim Sezer’in lavaş fırını ve Yarbaşı’ların gazyağı dükkanı vardı.
Yanda, Cemil Şölen’in ayakkabı tamir dükkanı vardı. Cemil usta, hiçbir şeyde acele etmeyen sakin bir yapısı vardı. Yanında, Selim Sezer’in lavaş fırını ve Yarbaşı’ların gazyağı dükkanı vardı.
İki adet dükkan, Hacı Rüştü kahvesine ait olup otel niyetine kullanılmaktaydı. Bunların kapısının önünde büyükçe sedirler vardı. Sabahları burada yaşlı insanlar otururdu. Belli ki çadırlarda kalanlar, çünkü hiç birisini tanımazdım. Yanında İsak ve Salih Değerli'lerin dükkan vardı. Bu dükkandan, Kıllıng sakızları alırdık.
Refik eminin bakkalı (Oğlu Osman) yanında da Ayrancı ve İbrahim Tekin’in terzi dükkanı vardı. İbrahim Tekin bazen de balık avına giderdi. Yanda da Ömer Kepenek’in marangoz dükkanı vardı.
((Buradan sağa dönüp araya girince; solda kalaycılar ve gazocağı tamircisi Yusuf Akkuzunun dükkanı karşıda da kasap Ahmet kalfanın kasap dükkanı vardı.))
En sonda da Rahim Baba'nın lavaş fırını vardı. Tam karşıda Enis Fırat'ın fotoğraf stüdyosu vardı. Evvelden bu dükkanda müzik kasetleri satılırdı. Yanda ise Zeki Şeren’in berber dükkanı vardı.
Refik eminin bakkalı (Oğlu Osman) yanında da Ayrancı ve İbrahim Tekin’in terzi dükkanı vardı. İbrahim Tekin bazen de balık avına giderdi. Yanda da Ömer Kepenek’in marangoz dükkanı vardı.
((Buradan sağa dönüp araya girince; solda kalaycılar ve gazocağı tamircisi Yusuf Akkuzunun dükkanı karşıda da kasap Ahmet kalfanın kasap dükkanı vardı.))
En sonda da Rahim Baba'nın lavaş fırını vardı. Tam karşıda Enis Fırat'ın fotoğraf stüdyosu vardı. Evvelden bu dükkanda müzik kasetleri satılırdı. Yanda ise Zeki Şeren’in berber dükkanı vardı.
DİPNOTLAR:
1-Otel kısmında, köyden gelip lisede okuyan öğrenciler kalırdı. Kahvenin önünde de Bahşi Pehlivan nargile içerdi. Herkesin hatırını sorardı. (Diyerim, neydiyersın..)
2-Alaattin Güven'in dükanından ''Matrak sakızları'' alırdık. Sakızın içinden çıkan sabit bir resim ve üzerinde de sürgülü başka bir resim vardı. Üstteki resimi hareket ettirince değişik karikatürist resimler oluşuyordu. Alaattin Güven kalender birisiydi, dükkanında hep misafirleri olurdu. Herhalde kazandığını kahveciye verirdi. Baki Yuca'nın dükkanında ise, Gıslaved (Sonraları Gizliband adıyla sahteleri çıkmaya başladı, Trabzon lastiği denirdi..) Baki Yuca; çok muhterem birisiydi, ağırbaşlıydı ve hiç güldüğünü görmedim. Dükkanda müthiş bir lastik ayakkabı kokusu vardı. Baki Yuca, veresiye defterine rakamları arapça yazardı.
3-Kapıdan girişte solda, buzdolabı vardı. Çok kere de kendimiz alıp içerdik. Garson gelir parayı alırdı. Coca-cola, Pepsi, Elvan, Tamek, Ersu. Bir de Palandöken gazozu vardı. Şişenin alt tarafından başlayan Palandöken yazısı spiral bir şekilde kıvrılarak başa kadar gidiyordu. İlk defa içerken boğazımın yanıp kavrulduğunu hissettim. Vişne suyu, ayran ve limonata kahvede yapılırdı. Hiç bir katkı maddesi yoktu. Sadece limonataya, limon tuzu katılırdı. Dondurma makinası da ilk bu kahveye gelmişti.
Kapının önünde bulunan büyükçe söğüt ağacının dalına HOTEL yazılı cam kutulu tabela asılıydı. Kahvenin metalik tabelasında ise, sarı zemin üzerine: ''Birlik Kardeşler Hoteli Oteli'' yazılıydı. Trabzon ve Rize'den bahar aylarında çermikler için gelenler bu kahvenin otel kısmında kalırlardı. Karadeniz'liler; sabah otelden çıkıp, Şifa Palas'a (Banyolar) giderler, akşama doğru da dönerlerdi. Bazen de Deli Çermik'e giderlerdi. Peştemallı ve iki büklüm gelip, güze doğru sağlıklı bir şekilde memleketlerine dönerlerdi.
4-Dükkanın tabelası çok havalıydı. Kavuniçi renkte gölgeli ve elyazısıyla italik harflerle ''Atmacagil'' yazılıydı. Dükkan boyunda ve tahminen bir metre genişliğindeydi.
5- Kapısı köşede olan dükkan çok küçüktü. 25 kuruşa lokum alırdık. Çok kere tartmazdı ve 5 lokum verirdi. Bu dükkan daha evvel Şükrü Hokkamlı'nın terzi dükkanıydı. Dükkanı açtığında; ustası Muhsin Çubukçu makas hediye eder. (Terzilik geleneklerinden dolayı..)
6- Elinde taş, yanında da kendinden büyük köpeğiyle bir çocuk..
-- Ehmet emi, itime et ver, yoğsa camın gıraram.
--Ola, bu çocuğ da kim..
--Ola, daha bizim mehendıs Hamza Babagil'in oğli..
--Whish (vış.)
Katkılarından dolayı, A. Yaşar Bayoğlu'na teşekkür ederim.
ÇARŞI DEVAM EDECEK