ÇARŞI-6

Hacı Rüştü Kahvehanesinden aşağı inince, tam köşede Hacı Celal Kadıoğlu’na ait yan yana iki dükkan vardı. Köşedeki dükkan Mustafa Çiftçi’ye ait bakkal dükkanı iken yandaki dükkanda da bir şey satılmazdı ve hacı çok kere dükkanda otururdu. Kahve yerine bu tür dükkanlarda oturmak eşrafa mahsus bir gelenekti. Havası da temiz olurdu, kahvehaneye nazaran..

Yanında, Necati Bayoğlu’nun mağazası vardı.
Necati Bayoğlu daha sonra, Erzurum Taşmağazalar’da, -Tanca adıyla- sonra da İstanbul'da mağazasını açtı. İstanbul’a gittikten sonra bile Tanca mağazası aynı isimle başkaları tarafından devam ettirildi (1) Hasankalede’ki mağaza ise İhsan Kıran’a satıldı. İhsan Kıran’ın vefatından sonra oğlu Cahit bir müddet devem ettirse de sonunda o da mağazayı sattı.

Yanda Zakir ve oğlu Şakir Aksoy’un mağazasında ise genellikle kumaş satılırdı. Kumaşların fiyatları farklıydı. Müşteriye şöyle derdi. ‘’Bak bu iki kumaş da aynı ama bu daha ucuz, istersen bunu al. Bu ise yeni kumaş ötekinden biraz pahalı.’’ Konuşurken sesi biraz boğuk çıkardı, nefes almakta biraz zorlanırdı.

Defter-i Kebir tutabilen nadir esnaflardan biriydi. Tezgahta yazar kasa vardı ve hep dikkatimi çekerdi. Oğlu Bekir Aksoy, bir müddet mağazayı işletse de sonunda sattı. Bekir Aksoy, her sabah kahvaltıyı mağazada yapardı. Aldığı lavaş ekmeği ikiye bölmeden bir ucundan tutarak götürürdü.

Zakir ve oğlu Zakai Bayoğlu’nun mağazasının vitrininde, hep erkek ayakkabıları vardı. Ayakkabıların üzerinde küçük kartonlara yazılı fiyatlara çarpı atılmış olup altına indirimli fiyatlar yazılıydı. (2) Zakir Bayoğlu’nun, Erzurum-Hasankale arası çalışan bir de Chevrolet taksisi vardı. (3)

Yanda ise Ahmet ve Mustafa Özkara kardeşlerin mağazaları vardı. Sonraları Erzurum Taşmağazalar’a taşındılar evlerini de Kur’an kursu yapımı için Diyanet’e devrettiler. Bu mağazanın yanında Hasan ve Mehmet Ertuğrul kardeşlere ait mağaza vardı. Bu mağazayı sonraları Özkara’lara satarak karşı kaldırıma taşındılar. İlker Özkara, Taşmağazalar’ın girişinde ‘’Bursa Çeyiz Mağazası’’ levhasıyla modern bir mağaza açtı. Yanda ise, Baki Yüce’nin dükkanı vardı. Baki Yüce’nin evvelden yaklaşık 100 m. doğuda hırdavat dükkanı vardı. Şimdiki dükkanında ise bakkallara toptan mal satmaya başladı.

Yanda Feramuz Sefil’in dükkanı vardı. Orlon tel (Diana) başta olmak üzere, düğme, fermuar, çıt-çıt ve buna benzer şeyler satılırdı. Oğulları Seyyid Hoca İbrahim Hakkı Hz.leri camisinde imam, öteki oğlu İhsan Sefil ise belediyede şofördü. (4) En sonda da Ahmet Aktaş'ın dükkanı vardı, oğlu Bahadır bizimle okudu. Bülent Pasin'in arkadaşıydı. Bir ara Taşmağazalar'da Ayhan Ceviz'le kuyumcu dükkanı açtı. (Kuzey Kuyumcu'su.)

DİPNOTLAR:

ÖNEMLİ NOT : Köşebaşından itibaren her iki kaldırmda bulunan mağazalar, Erzurum Taşmağazalardaki gibiydi. Elbise dikilecek kumaş çeşitleri çoktu ve dikdörtgen şeklindeki mağazaların üç tarafındaki raflar kumaşlarla doluydu. Buna bağlı olarak terzi de çoktu. Yaklaşık bir m. boyunda 20-30 cm. genişliğinde çıta şeklinde yapılan ve kartonla kaplanmış levha türündeki maddeye sarılmış kumaşlar raflara yanlamasına yerleştirilmişti.

Birisi kumaş alacağı zaman rulo kumaş tezgaha konulur, bir el kumaşın ucunu tutar öteki elle de rulo zıplatılarak kumaş açılırdı. Önce bir m. ölçer sonra da pratik şekilde iki eliyle kumaş ölçülürdü. 10-15 cm. fazla olacak şekilde makasla pratik şekilde keserdi. Kumaşı makasa yerleştirip biraz keser ve hızla sürerdi. Erkek kumaş markaları: Altınyıldız, Alpaka, Bossa, Arca..aklımda kalanlar. Renkli resimli reklamasyon afişleri de vardı. Bu afişler terzilerde de bulunurdu.

Ayrıca: Divitin, pazen, ham bez (Amerikan bezi), emprime, basma, patiska, poplin, pazen, keten gibi kumaşlar da vardı. Bunların genişliği daha küçüktü. Ham bezi ölçmeye gerek yoktu. Bir metrelik hizada katlanmıştı ve horoz resmi vardı. Demek ki Denizli’den geliyordu. Mağaza sahipleri kısa süreliğine bir yere gidecekleri zaman, eşiğe bir tabure veya süpürge koyarlardı. Mağaza kapatılacağı zaman baston şeklindeki çubukla kepenk çekilir ve kilitlenirdi. Bu işlem yapıldığında müthiş ses çıkardı. Ekmek 60 kuruş iken Arca kumaşın metresi 35 lira idi. O zaman bu fiyat çok pahalı gelmişti bana. Fabrikasyon elbiselerin çıkışı, kumaş sektörünü ve terziliği öldürdü.

1- Ahmet Bayoğlu Türkiye aerobik şampiyonu oldu, daha sonra İstanbul ve Romanya’da esnaflık yapmaya başladı. Sosyalitesi, Türkiye ortalamasının hayli üstündedir. Necati Bayoğlu'nun diğer erkek çocukları; Şeref, Metin ve Sefa İstanbul'da esnaflık yapmaktalar. Kızı Neriman ise 13 Mart İlkokulu’nda öğretmenlik yaptı, akabinde İstanbul'a gitti.

2-Zekai Bayoğlu aşırı sosyal ve entel takılırdı, çok kere dudaklarını yan yatmış 8 gibi yapardı. Her sene bahar aylarında bir aylığına Bursa seferi yapardı. Çevresi çok genişti, askeri birliklerdeki personel genellikle bu mağazadan ticaret yapardı. Gençlik kulübü başkanlığı da yaptı. Sıdıka ve İsmet abla da sosyal takılırlardı. Hatta, FONO’dan İngilizce derslerini takip ederlerdi. O zamanlar çok turist gelirdi, Sıdıka ve İsmet abla rahatlıkla İngilizce konuşurdu. Daha sonra İstanbul’a yerleştiler. Nazire abla da bacanın otlarını yakarken az kalsın mahalleyi yakıyordu.

3-Chevrolet taksisi olan esnaflar : Edip Temuçin, Ahmet amca (Karasakız), Mücahit Ecer, Efendi, İbrahim ve Lütfü Bitlisli, Nazmi (TEK.), Zafer Önal. Bu araçlar Hamamdere rampasında sülün gibi süzülürlerdi. 74-75’li yıllarda, OPEC’in petrole yaptığı aşırı zam, (Opec’in başkanı Zeki Yamani idi.) çok benzin yakan bu araçları vurdu ve yavaş yavaş piyasadan çekildiler.

4-Hacı İhsan Sefil, belediyede şoförlük yaptı. Yavaş ve temkinli araç sürmesiyle ün salmıştı ve adını ‘’Sabır tur’’ koymuşlardı. Bir gün yine gelirken, bütün araçlar, hacının aracını sollar. Gençlerden biri der ki: ‘’Şu rampayı geçelim, hacım hepsini sollar.’’ Hacı arabayı durdurur ve şöyle der: ‘’Beğenmeyen insin. 5 dakika erken veya geç gitsek ne olacak. Bir kaza yapsak, birisinin başına bir şey gelse halimiz ne olur..’’ der.

Katkılarından dolayı, A. Yaşar Bayoğlu'na teşekkür ederim.

ÇARŞI, DEVAM EDECEK