Yamaç mahallesinden aşağı inince caddenin tam karşısında Yusuf ve Ziya Arıcı’nın lavaş fırını vardı. Bu fırında öğleden sonra da evlerden gelen kete çörek ve pastalar pişirilirdi. Bu fırının önünde bulunan tahta sedirde özellikle yaşlı adamlar oturur dinlenirlerdi.
Bu fırından çarşıya doğru gidince sol tarafta mescid, (1) mescidin hemen yanında da Osman Kabacoşkun’un fırını vardı. Osman emi, Müslüm Gürses gibi gülerdi ve güldüğünde beyaz olan sol yanağı şişerdi. Osman emi fırından çıkan lavaşları farkında olmadan havalı bir şekilde tezgaha atardı. (2) Kasada Ali Konuş dururdu, gayet ciddi ve mütevaziydi. Kasada bozuk paralar boyacıların cila kutularına konulurdu. Fırının üstünde ise geceleri Ömer Bayoğlu (Artist Ömer) kalırdı. Ekmek almaya gittiğimde yay çalışırken görürdüm. (3)
Fırının yanında Maksut eminin bakkal dükkanı vardı. Kısa boylu ve neşeli birisiydi. Bir keresinde kağıt poşetler içinde hediyeli leblebi tozu satıyordu. Arkadaşımız MK. bir günde bütün hediyeleri kazanıyor. MK. evde küçük kartonlara hediyenin adını yazıyor ve leblebi tozu paketinden çıkarırmış gibi yapıyor. Maksud emi, şöyle diyor :’’Yahu yeğenim ne kadar da şanslısın, boş yok…’’
Dudağı Atasever, araçlarıyla mal satan toptancıdan peşin parayla ucuz mal alırdı. Satış fiyatı da hesaplı olduğundan dükkanında kuyruk oluşurdu. Biz sakız alırdık, artist biriktirmek için. Meltem (Naneli, muzlu, çikolatalı, spearmintli, bozokalı ve tarçınlı çeşitleri vardı.), Melek ve Prenses sakızları vardı ve 25 kuruştu. Şekersiz damla sakızı 10 kuruştu. Kadınlar daha çok tekir sakız çiğnerdi. (1 lira)(4)
Yanda ise Tevfik Bulak’ın manifatura dükkanı vardı. Sonraları bu dükkanı Durdağı Atasever aldı. Köşede ise Mehmet Akbaba’nın manifatura dükkanı vardı. Buradan aşağı inince Mehmet Akbaba’nın kiraya verdiği üç dükkan vardı. Baki Hokkamlı’nın berber dükkanı (Sonradan, Müstakim ve Zeki Korucuk'un terzi dükkanı..), Sırrı Yarbaşı ve Zihni Usta’nın (Bilen terzi Zihni.) terzi dükkanı ile Halis Özdemir’in radyo tamirci dükkanı.
Sokağın karşısında ise Zeki Kutlu’ya ait, iki katlı bina vardı. Üstü ev, altı ise terzi dükkanıydı. Zeki abi neşeli birisiydi, folklör oynardı ve üst dişlerinden birisi altın kaplamaydı. Bana diktiği çizgili yeşil takım elbise için, bayram günü erkenden gel al demişti. İnanamamış ve isteksizce gitmiştim.. Dönüşüm muhteşemdi ve çok sevinmiştim. Sırasıyla; İsrail Toraman’ın saatçı dükkanı, Dursun Bayrak’ın kahvesi, Rahmi Öztürk’ün terzi dükkanı ve Zakir Kabacoşkun’un ayakkabı tamir dükkanı vardı.
Caminin karşısında köşede, üst katında ev (5) alt katında ise iki dükkan olan bina vardı. Dükkanlardan birinde, önce Rahmi Avcı sonra ise Zeki Bölükbaşı berberlik yaptı. (6) Öteki dükkanda ise Sırrı Yarbaşı terzilik yapıyordu. Sırrı Yarbaşı, neşeli ve güler yüzlü birisiydi. Her dükkanın önünden geçtiğimde beni sesler ve dedemden bir anekdot anlatırdı.(7)
Abdullah ve Hüseyin amcalara ait olan ve bakır kaplar satan dükkanlar bitişikti.(8) Sansor’lu Paşabey Uzunlar hep bu dükkanlarda otururdu. Bu dükkanlardan sonra belediyeye ait wc ve abdest alma yerleri vardı. Duvarlarına; Puro, fay, Pop ve Tursil’in renkli reklam afişleri çiriş unlu yapıştırıcı ve fırça ile el değmeden yapıştırılırdı. İbrahim Hakkı Hz.lerini anma programı için ilçeye gelen İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, burada abdest almak ister. Al(a)madan geri döner ve basar fırçayı. (Temizlik, imanın 1 bölü 2’sidir)
Buradan sağa yukarı çıkınca tam karşıda, üst katta Sıtkı Eroğlu otururdu. Bu evde triko makinasında; orlon tellerle hırka, kazak ve süveter dokunurdu. (9) Bu evden batıya doğru gidince, gaz ocağı tamirciliği yapan Yusuf Akkuzu’nun dükkanı vardı. (10) Yusuf ustanın sakalları ne uzun ne de kısa olup siyah beyazdı. Camekanlı dolabında Kulüp sigaraları gözüküyordu. Yanda ise kalaycı dükkanları vardı. Yeşil gözlü bir hacı ile Almancı Mahmut ustanın dükkanı.
DİPNOTLAR:
1-Yanık sesiyle Yeşil İmam’ın çok da yüksek olmayan minaresinden mikrofonsuz okuduğu ezan, Hikmet Efendi’nin bahçesinden bile duyulurdu.
2-Özellikle Pazar günleri (O yıllar cumartesi öğlene kadar okul vardı.) bütün evlerde; sabahleyin lavaş ekmek küflü peynir ve sobada közlenmiş patates yenilirdi. O saatte, radyodaki sanat müziği dinleyici istekleri vardı. Zeki Müren, Ela Altın, Yaşar Özel, Necdet Tokatlıoğlu, Nesrin Sipahi, Behiye Aksoy gibi sanatçılar çok istek alırdı.
3-50 veya 60 ekmeği Doğu Expresi’nde satardı. Bu ekmekler naylona sarılırdı ve yumuşak kalırdı. İki ucundan bağlanmış ve kefene benzeyen ekmekler sol omuza atılırdı. Cüneyt Arkın gibi gezen Ömer Bayoğlu’nun bir de Jawa motosikleti vardı. Sol omuzundaki ekmeklerle, expres’te kondoktöre yakalanmamak için bir vagondan diğer vagona geçiş çok tehlikeli ve ancak dublörlerin yapabileceği bir hareketti. Ayrıca hareket halindeki trene binme veya trenden atlama hareketlerini Artist Ömer ve Resso (Rasim Binici) yapabiliyordu. Kovboy filmlerinde rahatlıkla rol alabilirlerdi.
(Resso ise asma köprüden, hareket halindeki pancar vagonuna atlardı ve vagonlar üzerinde koşardı.) Ömer Bayoğlu daha sonra polis oldu. Antalya’da bayramlarda motosiklet üzerinde yaptığı akrobatik gösterilerin yankıları buralara kadar gelmişti. Birkaç filmde de rol alan Artist Ömer’i, Antalya havaalanında gören Hülya Koçyiğit Yeşilçam’a dönmesi için ısrarcı olur..
4-Artist ve sanatçıların renkli veya siyah beyaz vesikalık resimlerini verirlerdi. Belgin Doruk, Fatma Girik, Murat Soydan, Zeynep Değirmencioğlu, Aliye Rona, Efgan Efekan, Yılmaz Köksal, Kartal Tibet, Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Esen Püsküllü, Pervin Par, Hüseyin Baradan, Necdet Tosun, Cavidan Dora, Sadri Alışık, Tanju Gürsu, Seher Şeniz, Tijen Par, Parla Şenol, Avni Dilligil, Claudia Cardinale, Kim Novak, Sophia Loren, Brigitte Bardot hatırımda kalanlar..
Meltem sakızlarının arkasında dört ayrı renkte 1den 13’e kadar numara vardı. Her renkten bir numara eksikti. Şöyle bir yazı vardı. İmzalı mühürlü numara ile aynı renkten 1den 13’e kadar tamamlayana yazılı hediye verilir.’’ İmzalı mühürlü numaraya hiç rastlayamadım.
5-Matematik hocamız Hikmet Gencer otururdu.
6-Berberler; Zaza ve Job jiletleri kullanırlardı. Zengin müşterilere, mika kutuda bulunan Perma Sharp kullanılırdı. Çift kılıç logolu Wılkınson çok kaliteli ve pahalı olduğu için kullanılmazdı.
7-Vaiz Mahmut Özaras, bir gün belediye başkanına küfreder. (1940’lı yıllar) Mahkeme 2.5 lira ceza verir. Dedem, hakime der ki : ‘’Şimdi bir belediye başkanına küfür etmenin cezası 2.5 lira mı?’’ Hakim evet deyince.. Dedem bir küfür daha eder ve masaya 5 lira bırakıp gider.
8- Bu zatlar devamlı cami inşaatını gezer, çok kere de ustalara yardım ederlerdi. Hatta birisi inşaat alanına gelir gelmez, ‘’kolon’’ diye bağırırdı. (ikinci o harfi en az 8 tane.)
9-O vakitler, logosunda yeşil zemin üzerine elinde yay-ok bulunan geyikle koşan genç kız figürlü Diana orlon telleri meşhurdu.
10-O zaman bütün evlerde yemekler Opel marka gaz ocağında pişirilirdi. Gazyağı çıkışı tıkandığında iğne vurulurdu. Gazyağı basınçla çıktığı için pompa ile hava basmak gerekiyordu.
ÇARŞI DEVAM EDECEK