Karşı sokakta Nef'i İlkokulu'nda müstahdem Ziyaettin Pala'nın, (Oğlu İlhami ve Ayhan.) Şevki Ergün’ün ve (1) Zeki Kutlu'nun evi vardı. (Alt katta terzi dükkanı vardı. Çocukları; Burhan, Osman, Seyhan ve Ceyhan.) (2) Yanda ise astsubayın kirada oturduğu,Sefer Ali ailesinin evi vardı. Sokağı sağa dönünce ilçe tarımda şoför olan Hulusi abinin evi vardı. Çocukları yoktu, eşinin adı Belgiye abla. Belgiya abla, Behile hala gibi hoş sohbet birisiydi.
Bu evden sağa bükülünce büyükçe bir bahçenin içinde sırasıyla; Şevki Ergün, Baki Yüce( Eşi Cahide abla, çocukları Sıracettin, Mehmet, Hikmet, Salih.)(3) Siirt’li Şeyh; çocukları Hamza, Didare, Ayşe ve Abdurrahman İnan . Şakir Aksoy’un yerinde mağazaları vardı.) (4) ve Nefi’de öğretmen Remzi Erkılıç (Daha sonra bu evde dayım Selami Özaslan oturdu.)
Bu bahçeyi çıkınca; Maliyede memur Mehmet Hatunoğlu ile evli olan Behile halanın evi vardı. Behile ablanın çocuğu yoktu ama Çiğdem, Fatma, Mürüvvet ve Hidayet' büyütüp evlendirmişti. (5) Yanda ise zamanında kocasıyla lokanta işleten madamın evleri vardı. Birinde Galip Temelli, (Eşi İmaç abla ile öocukları; Esin, Nesrin, Güzin, Hikmet ve Necdet. Esin ve Nesin abla PTT'de memur Güzin abla ise öğretmendi.) (6) diğerinde ise Talat baba otururdu. (7)
Karşı tarafta ise kasap dükkanları olan Agah Ardıçlı’nın evi vardı. (Zeki, Musa ve Medeni. Medeni, bizim kuşaktan. Yıllar evvel gitti, daha da hiç görüşemedik. Kenarında Yunus Hokkamlı’nın işlettiği han ve bitişiğinde ise kapısı batıya bakan Bedo Oral’ın evi vardı.(Eşi Gevi abla, Hamza ve orta ikinci sınıfta beraber okuduğumuz cam kenarında oturan Ganime.(8)
Bu sokağın en sonunda ise Osman İnanıcı’nın (Abacı) evi vardı. Eşi ebeanne Naciye abla ile çocukları Abdülkerim ve Abdurrahim.) (9)
Bu evden sağa bükülürken maliyede memur Orhan Kardeş,(10) (Evcan abla, İlhan, Ayhan) Süleyman Karaduman (Nizamettin, Metin ve Muhittin. 11) ve Hasan Atmaca’nın evleri vardı. (Mücahit hoca ve Mürsel.)Bu sokağın sonunda Binali Özcan’ın marangoz dükkanı vardı. Daha sonra Süleyman Güney'in evi, (Oğulları, İskender ve Abdullah. Bu evden, bir ressam çıktı, Abdurrahim Güney. Doğunun Picasso'su..)yanında ise Mennan Özçınar'ın marangoz dükkanı ve evi vardı.
Sokağın karşı tarafında Ali Koç (Salih ve Faruk) ile Zeki ve Selahattin Koç’un hem evleri hem de demirci dükkanları vardı. Asfaltın kenarında ise Mertoğlu ailesi vardı. Sırrı, Kuddüs veFaruk. Köşenin en başında kapısı güneye bakan büyükçe bahçeli Bahşi pehlivanın evi vardı. (Kamile abla, Asım, Selver ve Etem.) (12)
DİPNOTLAR:
1-Yün ve deri alıp satan Şevki Ergün'ün çocukları; Yakup, Mahmut, Sülettin ve Sariye abla..Sariye abla, her evin işlerine yardım ederdi. Yakup abi Turistik Otel Müdürlüğü de yaptı. Evi de bahçelerde Veli Baba kahvesinin yakınındaydı, ve çok sigara içerdi. Mahmut abi Almanya'da çalıştığında, Telefunken marka büyük makaralı teyp göndermişti. (60'lı yıllar.) Mahalledeki yaşlı kadınları -Behile abla da dahil- konuşturup sesini kayda alıp sonra da dinletiyorlardı. Plaklardan (45'lik) müzik kaydı yapılıp dinletiliyordu. (O zaman Malatya'lı Sami Kasap, Yüksel Özkasap ve Seyfettin Sucu çok dinlenirdi.)
2- Burhan Kutlu 4. sınıftayken; Nef'iden, İbrahim Hakkı İlkokulu'na geldi. 5 rakamının, üst düz çizgisini en son çizerdi ve sol elini kullanırdı. Terzi dükkanı tabelasındaki (ASKER VE SİVİL ) yazısındaki V harfinin yanına 3 tane paralel çizgi çekilip VE bağlacı oluşturulmuştu. Folklör de oynayan Zeki abinin üst dişi altın kaplama idi. Çok şakacıydı, güldüğünde altın dişi hemen gözükürdü. Orta birinci sınıftayken bayramlık elbisem için ''Sabah erkenden gel al.'' demişti. Şüpheyle gidip, elbisemi aldığımda çok ama çok sevinmiştim. Çimen yeşili rengindeydi. Bir ara banyoları (Şifa Palas) işletmişti, ve baba dostuydu.
3- Cahide abla Seyid Efendi'nin kızıydı. Bütün mahallenin kadınları evinde toplanır, Cahide abla da daire ile Efe'nin gazellerini okur hem de zikir yaparmış.
4-Şeyhin oğlu Hamza İnan fen fakültesi matematik bölümünü bitirmişti. Abdurrahman abi ise Siirt'ten evlenmişti.
5-Behile halayı bir gün sosyetik kadınlar davet etmiş ve (sabahları nasıl uyanılıyor) diye bir soru sormuşlar. Demişler ki: '' Birisi, eşim beni öpücükle...Bir başkası, kulağıma şarkı söyleyerek....'' Herkes fikrini söyleyince şöyle demişler: '' Eee hala, Mehmet amca seni nasıl uyandırıyor.'' Hala şöyle cevap vermiş..'' Anam ben öyle o...... anlamam, .... geldiğinde anlarım ki sabah olmuş!''
6-Galip Temelli, bir zaman Deliçermiği işletti. Her zaman demiryolunda dalgın bir şekilde gezerdi. Kardeşi Talip Temelli'nin gazyağı dükkanı vardı. Hikmet; sessiz, terbiyeli bir arkadaşımızdı. Narman tarım lisesinde okudu. İmaç abla profesyonel bir kadın terzisiydi.
7-Talat babanın Erzurum yolunda bir söğüt ağacı ve Mırık diye bir köpeği vardı. Bazen ‘’Mırık bak, ikimiz de açız’’ derdi. Bir kaz yanında habire dolaşırken şöyle demiş..’’Kaz bak git yoksa faili meçhul olursun..’’ Talat babanın kardeşini Ankara’da öldürürler. Hapise düşüp kardeşinin intikamını almak için çok uğraşır. Başarılı olamayınca da Hasankale’ye gelir ve derbeder bir hayat yaşar.
8-Hamza abi, Spor Toto oynardı. Yaşı tutmadığından, yaşı tutan ... üzerine yatırırdı, parasını cebinden ödeyerek. Bir gün 13'ü tutturur, fakat imza atan şahıs parasını vermez..
9-Naciye abla, mahalledeki bütün çocukların ebeannesidir. Doğumdan sonra hasıta yemeği de yapar öyle giderdi. Abdulkadir abinin düğünü hayal meyal hatırımda... Mürüvet abla dayımgilin evden gelinlikle çoktı. Gelin çıkarken ağlayanlar için, Abdurrahim abi bastı fırçayı. Mürüvet abla 1001 roman okurdu ve her genç kız gibi Nuri Sesigüzel dinlerdi. Bir gün Erzurum'da Narmanlı camisinin orada kızıyla altın mücevherat bulurlar. Uzaklarda bir dede vardır, derler ki : ''Dede aha bu altın ziynet senin mi?'' Dede ''He gızım benim.'' der.
10-Amerika'da yaşayan dünyaca ünlü doktor Toksöz Karasu, Evcan ablanın halasının oğludur. Bir gün Evcan ablaya kabristanda, Toksöz Karasu'nun romanından kısaca bahsettiğimde müthiş tepki gösterdi, doktora.. Evcan ablayla roman hakkında detaylı konuşmak da nasip olmadı.
11-Muhittin Karaduman, 80'li yıllarda İstanbul'da Karayolları Bölge Müdürlüğü'ne iş için müracaat eder. Müdürlüğün amatör ligde oynayan takımı vardır ve bu işle bizzat müdür ilgilenmektedir. Muhittin'in kulağına fısıldanır ki, futboldan anlıyorsan kesin alırlar seni.. Halbuki Muhittin hayatında hiç top oynamamıştır. Muhittin mülakata girince, müdürle aralarında şöyle bir diyalog gerçekleşir..
-- Futbolla aran nasıl.
--Çok iyi efendim.
--Hangi kulüplerde top oynadın.
--(Muhittin hiç düşünmeden.) Erzurumspor.
--Pekala, öyleyse. İşe alındın..
Bir zaman sonra, maçlar başladığında (Muhittin, forvet oynamaktadır.) toplar hep Muhittin'e pas olarak atılır, gol yollarında.. Muhittin; yalandan düşse de, sakatlık numarası yapsa da nafile... Maçtan sonra müdüre gerçeği anlatır: '' Nişanlıyım, evlenmek üzereyim ve işim yok. Mecburdum.'' Böylesine açık sözlü oluşu müdürün çok hoşuna gider. Kısa bir zaman sonra, kooperatife üye yapar Muhittin'i, ev sahibi olması için.
12-Şimdiki Ticaret odası binasının alt katı kahveydi. Bahşi Pehlivan da hep orada, kapının önünde oturup nargile içerdi. Karadeniz'li 2-3 kişi cami yapmak için yardım topluyorlardı. 1980 öncesi, anarşi zirvede.. Hatta bir camiye de bomba atılmıştı. Bu kişilerle, Bahşi Pehlivan arasındaki diyalog. (Gündüz saat 10 civarıydı.)
--Diyerım neydiyersiniz.
--Sağol hacım, cami yapmak için para topliyuruk.
--Diyerım, boşuna yapiyersiz.. Bombaliyeller..
--Olsun hacım.. Biz vazifemizi yapalım da..
--Diyerım bombaliyeller..
Selim Akbaba ve A. Yaşar Bayoğlu'na, katkılarından dolayı teşekkür ederim.
KETHUDA 6. BÖÜMÜYLE SONA ERECEK