Sümerbank mağazasından evvel burası üstü çatılı olan küçük bir pasajdı. Bu pasajın içerisinde; defterdarlık binası, Ahmet Kantarcıoğlu'nun kasap dükkanı ve İsmail abinin manav dükkanı vardı.
Yanında bulunan dükkan ise Seffan Mindivanlı’ya aitti. Bu dükkanda Murat Eryurt araba lastiği satmaya başladı. Tam köşede ise üst katı lojman olan Şekerbank bulunmaktaydı. Biz orta birinci sınıfta iken banka müdürünün kızı 3. Sınıfta okumaktaydı. (2)
Şekerbank'ın hemen yanındaki ara yerde, İsmail Fırat'ın küçük marketi vardı. İsmail Fırat her zaman tebessümle karşılardı müşterilerini.. Şimdiki Hüseyin Çiftçi'nin dükkanının yerinde, Halis Güngör'ün kuyumcu dükkanı vardı. Nacar saatleri ile Phılıps radyolarının bayiliğini yapmaktaydı. (3) Zamanla dükkanı büyütüp Isparta'dan getirdiği halıları satmaya başladı. Sonunda dükkanı pastaneye çevirdi. Pastalar bodrum katta, Erzurum'dan gelen ustalar tarafından yapılırdı. (4)
Pastane daha sonra eczane oldu. İstanbul'dan gelen ecnebi bir aile işletmeye başladı. Yunus Yazıcı da burada çalışırdı. Yanında Binali Gönder'in mağazası vardı. Binali Gönder, Kemal Derviş’e benziyordu spiker gibi sesi vardı, ve espri yapmayı çok severdi.(5) Gönder mağazasının yanında, Remzi Dumlu'nun işlettiği lokanta vardı.
(6)Uzun boylu ve siyah elbise giyen Ömer Kişioğlu'ndan her hafta yağlı peynir alırdım. Dükkandan çıkana kadar canlı yayın yapardı, tane tane konuşarak.. ''Şuradan bir kağıt alalım, peyniri üzerine koyup tartalım.... paranın üstünü verelim...'' (7)
Hıfzı Günaştı tane tane konuşurdu ve dükkanında her şey bulunurdu. Yanında Cemal ve Sıtkı Gözeler'in gazete dükkanı vardı. (Trabzon'lu Ali Yıldız ile oğulları Süleyman ve Hayati Yıldız'ın fırınlarında somun ekmek çıkarılırdı. Somun ekmek yalnızca bu fırında pişerdi, bir de Türk Ticaret bankasının yanındaki fırında. Kapıdan girip biraz ilerleyince, bu koridora dik genişçe bir bölümde bulunmaktaydı fırın. Ramazanda ise pide çıkarırlardı. Babamdan dolayı beni tanıdıklarından fazla beklemezdim. Hayati abi el radyosundan naklen yayınlanan maçları dinlerdi. Süleyman abi biraz karizma gibiydi. Babaları hafif beyaz sakallı orta boy fakat kilolu birisiydi. Ali Yıldız'ın, ekmeğin karneyle satıldığı zamanlarda halkı gözettiği söylenir.
Köşedeki bakkal ise hacı İhsan (Süreyya, Bülent.. Süreyya genç yaşta merhum oldu.) ve Ahmet Kılıç (Yalçın ve Akın. Yalçın bizimle okudu.)kardeşlere aitti. Mütedeyyin bir aileydiler. (9)
DİPNOTLAR:
1- Bina Mindivanlı ailesine aitti. Kapının iki tarafında bulunan vitrinler kumaşlarla süslenmişti ve plastik kadın mankenler vardı. Mağazanın üç tarafındaki raflar kumaşlarla doluydu, rafların bir metre kadar önünde ise tezgahlar bulunmaktaydı. Tam orta yerde ise cephesi batıya bakan vezne vardı. Koleksiyon zenginliği ve fiyatların ucuz olmasından dolayı, mağaza bir anda popüler olmuştu.
Mavi-beyaz desenli ve üzerinde Sümerbank logosu bulunan kumaş sarılan kağıtlar ise defter ciltlemek için çok uygundu. Eskiden mavi ve kırmızı ciltler ile defter ve kitaplar kaplanıp, üzerine de etiket yapıştırılırdı. Bütün öğrencilerin ilk işi kitap ve defterleri ciltlemekti. Bir cilt ile dört kitap ciltlenirdi. Durumu zayıf olanlar gazete ile ciltlerdi. Çıtalı uçurtmayı bu ciltlerle yapardık. Evlerde mevlit okutulunca, dağıtılacak şeker bu ciltlerden yapılan fişeklere (külah) konulurdu. Mevlidin sonlarına doğru, sele içerisine konulmuş kırmızı ve mavi fişekler dağıtılırdı. Bazı kadınlar 2 tane alırdı. Mevlit şekerine peynir şekeri de denilirdi. Beyaz renkte bazıları da çok açık mavi renkte olurdu. Ağızda pamuk gibi eridiğinden, durumu iyi olmayan aileler çay içmek için tercih etmezdi. Çay içmek için, ekonomik olan akide şekeri tercih edilirdi.
2-Daha sonra, pancar şirketinde teknik eleman olarak çalışan Sivas’lı İsmail beyle evli olan Ülkü Akar Şekerbank müdürlüğü yaptı. Aynı kurumda çalışan Ardahan’lı Özgen beyle evli olan Nevin Akalp ve Sebahattin Bayoğlu personel olarak çalışmaktaydı.
3-İlkokul 2.sınıftayken (1966), 4 liraya saat alınmıştı ve çok sevinmiştim. (Nacar, 17 rubıs)
4-Tabelada, Özsüt Pastanesi yazmaktaydı. P harfinin üst kısmı elips şeklindeydi. Son harf olan İ'den sonra ters P yazılmıştı. Yani (PastanesiP) gibi bir kelime oluşmuştu. Okula giderken vitrinde ay şeklinde pasta ve çörekleri görürdüm. Halis Güngör Gençlik Kulübü başkanı olduğundan, pastane futbolcuların uğrak yeriydi. Sporculara her şey bedavaydı. Ayrıca, Halis Güngör, minibüsünü de kulübe tahsis etmişti. Deplasman maçlarına minibüsle gidilirdi.
5-Şimdiki Tarım Kredi Kooperatifi'nin olduğu yer Binali Gönder'e aitti. Dereye yakın olan büyük bina ahırdı. Binali Gönder daha sonra Uşak'a yerleşti ve battaniye fabrikası kurdu. Her sene camilere halı, fakirlere de ayakkabı gönderirdi. Ayakkabıları Mürsel Güzel dağıtırdı.
6-Erzurum Lezzet Lokantası.. Kapıdan girince sağ tarafta masa, sol tarafta ise odun ateşinde pişen döner vardı. Cruyff gibi top oynayan oğlu, Şener Dumlu ile lisede beraber okuduk.
7-Ömer Kişioğlu önceden mavi renkli Thames minibüsüyle, Erzurum'a yolcu taşırdı. Sonraları oğlu Nesimi, Ayrancı'ların kahvehanenin yanında bakkal dükkanı açtı.
8-O zaman devlet binaları hariç, bütün evler tek katlıydı ve çatılı ev çok azdı. Yalnızca Cemal ve Sıtkı Gözeler'in evi iki katlı olup çatılıydı. Hocalarımız, Nalan ve Arif Çetinayak bu evde kirada otururlardı. Dükkanın tabelasında -herhalde- 56 kardeşler yazısı vardı. Tabela çürümüş ve boyasız eski olduğundan okunması zordu. Dükkana girince tam karşıda tezek sobalı dikdörtgen biçiminde ardiye vardı. Duvarda bir de resim vardı. Dükkana her girişimde, Cemal Gözeler tebessüm ederek bana takılırdı. Cemal Gözeler göbekli olduğundan, çermikte peşetemal takmakta zorluk çekerdi. Büyükçe peştemal bulunup, yandan iple bağlanırdı.
9-Hasankale'nin en modern bakkal dükkanıydı.Kapı, doğu ve güney cephelerinin kesim noktasındaydı ve kuzey-doğuya bakardı. Cam ve metalik karışımı bir şeydi. Kapının üst tarafındaki cam bölmede gölgeli büyük ve köşeli harflerle GÜVEN BAKKALİYESİ yazılıydı. Güven kelimesinin her harfinin üst kısmında yukarıya doğru püskül gibi süs vardı. Kapıdan girip üç adım atıp sağa dönünce camekandan tezgah ve üzerinde büyük yuvarlak cam kutularda akide şekerleri ve ibreli terazi vardı.
Hacı İhsan abinin, kısa ve beyaz sakalı vardı ve biraz soğuktu. Hacı Ahmet abi ise her zaman tebessüm ederek konuşurdu. Kendinden küçük müşteriye her zaman şöyle derdi. ''Gada, 7 lira ama sana 5 lira..'' Yalçın da babasına ''Babacı..'' diye hitap ederdi. Hocamız Yıldız Karababa, bunların kiralık evlerinde kalırdı. Yalçın ve Akın'ı okul muaşeret koluna seçmişti. Dükkanın doğuya bakan kaldırımında, sakallı Hacı Avcı çok büyük leğen içerisinde çekirdek satardı, bardağı 10 kuruştan..Spor-toto kağıtlarından yapılmış fişekler de 25 kuruştu. ''Kavrulmuş karabadem'' diyerek arada bir küçük harflerle reklamasyon yapardı.
Katkılarından dolayı, Osman Mindivanlı, A. Yaşar Bayoğlu ve Cengiz Deren’e teşekkür ederim.
ÇARŞI DEVAM EDECEK