Horasan istikametinden ilçeye girerken; Gözeler mevkiinden sonra sağda, Rus'lardan kalma adete şato gibi -bahçe içerisinde- taş bina bulunmaktaydı . Bu binada mezbahada kasap olan Halis Önal otururdu. (1) Zühal ablanın annesi bahçelerinde; tavuk, kaz, hindi ve ördek beslerdi. Civarında subay astsubay, (2) İlçe Tarım Müdür'lüğü (3) ile TMO. lojmanları vardı. (4).
Devamında ilçe mezarlığı ve şehitlik bulunmaktaydı. (Nazlı baba, Şehit Ali Çavuş Tacettin Külekçi ve diğer şehitler.) İran'a giden transit yol, mezarlık ve şehitliğin arasından geçerdi. Yol genişleyince güzergah değişti. Şehitliğin tam hizasında, Araklı’lı Ali Civelek’in evi vardı. Oğlu Emrullah ile uzun yıllar turistik oteli çalıştırdılar. Emrullah lisede bizden bir sınıf üstteydi ve boyu hayli uzundu. Ali amca baklavaları kendi yapardı. (40 kat) 2 yıldızlı olan otelin adisyon fişlerinde, PA-KA-HO yazardı. Otel batı standartlarında hizmet vermekteydi. Büyük oğlu Halim, L.K. ekibindendi.
Mezarlıktan sonra, sağda Emi Hocagil’in evler vardı. Naci, Halil, Hacı, İhsan, Nuri, ve amcaları Hacı Salih Yerdelen oturmaktaydı. Yanda da Maksut Yüzüak’ın evi vardı. Biraz ilerde, Gorel Halil’in hanları ve evi vardı. (6) Hanın yanında Hıfzı Günaştı’nın (Oğlu Sedat) bahçeli evi vardı. Bu evin ilerisinde nahır (Büyükbaş hayvanlar) toplanırdı.
Yolun sol tarafında istasyon binası, üstünde de lojman vardı. Burada gar müdürü Sırrı Günay otururdu. (Çocukları; Şevket, Ahmet, Fikret ve Melike..Şevket Günay hava harp okulunu bitirip pilot oldu. Melike Günay ise rahmetli yüzbaşı,Tacettin Külekçi ile evlendi.) Sırrı Günay’dan sonra, gar müdürü Kaya Güngül oldu. Oğlu Hüseyin Güngül, liseyi bizimle okudu. İyi top oynardı.
İstasyon binasının karşısında, Yaşar Kaplan’ın lojmanı vardı. (Oğlu Alper.) Yaşar Kaplan, her işi yapardı. Yük trenleri manevra yaptığında, vagonları birbirine bağlardı. Elinde düz pipoya benzeyen bir düdükle, makinistle haberleşirdi. Makinist de değişik düdük sesleri ile mukabele ederdi. Tren hareket halindeyken, İki vagonun arasına geçer bir metre uzunluğundaki ağır zinciri öteki vagondaki kancaya takardı. Bu işlem anında yapılmalıydı, gecikme anında, tampon yapılınca vagon kaçardı. Gece vakti de elindeki lambayla işaret verirdi. Yaptığı iş çok tehlikeliydi. . Bu manevrayı, demiryolu üzerindeki tahta köprüden seyrederdik.
İstasyondan sonra, polis karakol binası bulunmaktaydı. Karakoldan, Erzurum tarafına üç tane cadde vardı. Birincisi, karakolun solundan giden İran transit yol. İkincisi, çarşı içinden geçen yol. Bu iki yol, ilçe çıkışında Özkan Koltukoğlu’nun petrol istasyonunda birleşirdi. Üçüncü cadde ise karakolun sağından gidip Halk Eğitimi binasının orada biterdi.
DİPNOTLAR:
1-Zühal abla ile lise birde aynı sınıfta okuduk. 2. Kat kuzeye bakan sağdaki ilk sınıf, orta veya cam tarafında en önde otururdu. Zafer abinin Chevrolet taksisi ile Nihal ve Filiz adlarında iki kız kardeşi vardı. Zühal abla savcılık özel kalemi ve akabinde de seçim müdürü oldu. Odasına gittiğimde: ‘’Gel gardaş..’’ diye sohbetine başlardı.
2- Askeri lojmanlardan servisle gelen subay-astsubay çocukları vardı. Bunların babaları; doğu, batı kışla ve jandarmada görevli olup bazıları ilçede kiralık evlerde otururlardı. Sükun Öztoklu (İlkokul, ayçekirdeğini kabuğuyla yerdi. Babası yüzbaşıydı.), Fatma Çavuşoğlu (İlkokul, babası astsubay annesi ebeydi. Evleri hamamın ordaydı. Siyah kovboy çizmesi giyerdi ve ‘’Ayşegül tatilde’’ adında resimli 1. Hamur kağıda basılı kitabı okula getirirdi.)
Sacit Türüdü (İlkokul ve ortaokul. Babası binbaşıydı, orta 1-B okuyup gitti. Zeki bir öğrenciydi, İstanbul'da doktor. Tok bir sesi vardı. Münir Balkanlı (İlkokul, Kırıkkale’liydi, kibar bir öğrenciydi.), Levent Diker, ( Orta 3-B, aynı sınıftaydık. İlk kat koridorun sonundaki güneye bakan sınıf. Duvar dibinde 3. Sırada solda otururdu. Numarası 90 olup, sahurda dinlediği Karagöz’ü anlatırdı. Üst iki dişi birbirine aşırı yakındı.)
Sevgi, Hayriye ve Ali Hamurcuoğlu. Hayriye 3-B’de bizimle okurken, Ali alt, Sevgi üst sınıftaydı. Hayriye kapı kenarı duvar dibinde önde Selma Kırtepe ile otururdu, okul numarası24? İdi. ?: 2 veya 5 olmalıydı. Ğ harfini küçük harflerle yazarken dairenin sol tarafından aşağıya iner kavisle sonlandırırdı. Yazısı güzeldi. Resim dersinde Cezayir Demir sınıf defterini Hayriye’ye yazdırırdı. Erzurum radyosunda Pazar günleri yayınlanan dinleyici istekleri programında, bir şarkı istemişti.
Ayşegül, Onur ve Haluk Oral. Haluk bir üst sınıfta olup gözlüklüydü ve melodika çalardı. Şimdi Boğaziçi Üniv. mat profesörü. Çanakkale Savaşı ile ilgili çalışmalarından dolayı, Avustralya hükümeti tarafından -davet edilip- dünyada sadece iki kişiye verilen ONUR MADALYASI ile taltif edildi. Ayşegül’ün yazdığı bir kompozisyon ilde birincilik ödülü almıştı. Türkan Yüksel (Babası yüzbaşı), Gül Gülener (Babası yüzbaşı), Metin Muran (Alay Metin), Ayşe Yılmaz, Ahmet ve Nedret Ünsal, Hazin ve Hakan Yıldırım (Babaları astsubay.), Haluk ve Selçuk Afacan (Babaları yüzbaşı.), Tülay Erdemir (Babası astsubay)
3- İlçe Tarım Müdürlüğü’nde teknisyen olarak çalışan ve iki dönem belediye başkanlığı yapan E. Yaşar Demircioğlu ve eşi emekli öğretmen Mübeccel abla (Önce Nef’i, sonra İbrahim Hakkı İlkokulu) lojmanda kaldılar. Yaşar Demircioğlu, Süleyman Demirel’le çok iyi diyaloğ kurduğundan dolayı bakanlıklarda işlerini rahatlıkla halledebiliyordu.
Yaşar Demircioğlu, bir gün başbakan Demirel'in yanına çıkacakken sekreter içerde Erzurum belediye başkanı M. Ali Ünal var diye bırakmaz. Yaşar bey hızlıca dalar içeriye ve şöyle der..:'' Baba, çok zor durumdayım, personele maaş ödeyemiyorum..'' Demirel, M. Ali Ünal'a hitaben '' Size verdiğim 5 milyarın yarısını Yaşar beye verelim, size sonra takviye yaparız...''
Başka bir sefer; maliye bakanı S.O. , Yaşar Demircioğlu'na para vermez. Odadan çıkarken, bu ekip S.O.'ın memurlarını tartaklarlar ve ortalık karışır. Ekip kaçarak Necmettin Cevheri'nin odasına sığınır, ve Yaşar bey N. Cevheri'ye şöyle der : Baba, S.O.'ın personeli hem bizi dövdü hem de kötü sözler söyledi.'' Biraz sonra Necmettin Cevheri'nin odasına, S.O. tarafından imzalanmış çek gelir.
Pasinler Belediye'sinin Temsa-Maraton otobüsleri önceleri, Yoncalık'tan aşağı inip Taşmağazalar güzergahını takip edip Mahallebaşı'na gelirlerdi. Sonraki yıllarda, Şair Nef'i Ortaokulu önünden geçip Narman'lı camisi önüne gelirdi. İl Trafik Komisyonu, bu güzergahı iptal edip belirli noktalar koydu. Bu kurala uymayan otobüsleri de bağlattı. Y. Demircioğlu ve Erzurum Vali'si arasında geçen telefon konuşması..
-- Sayın Vali'm biz ilçe olarak Ağrı vilayetine bağlanmak istiyoruz.
--Yaşar bey, nereden çıktı şimdi bu..
--Sayın Vali'm, Erzurum vilayeti, bizi ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyor.
Ertesi gün yasak kalkar..
4- Ofis lojmanlarında; Serap İclal Fermanlıgil de kaldı. Ofis müdürü; Mehmet Evsen, eşi Rana hanım ve çocukları, Fikret İbrahim, Fitnat ile Dilara. Fikret Evsen iyi top oynardı, ve gençlik kulübünü çalıştırdı. Fitnat Evsen, 1970-71 eğitim öğretim yılında okulda kurulan kısa dalga radyoda spikerlik yaptı. İkinci teneffüste öğretmen derse girmeden, sınıfları dolaşıp temizlik için puan veren ekipteydi.
Adil Aslan; TMO'da memurdu, ve bizi her görüşünde, kahverengi ebonit çerçeveli gözlüğünü indirip bize nasihat ederdi. Asfaltın sol tarafından yürürdü. Uzunca bir bastonu vardı. Bastonu yere değdikten sonra, havaya kaldırıp, bir ileri bir geri savurduktan sonra yere koyardı. Tıpkı bir orkestra maestrosu gibi ritm yakalamıştı.
Çocukları; Ayla, Yücel, Tokay, Konuralp ve Tolga. 215 numaralı Konuralp, karneden bir gün evvel yapılan etkinliklerde Şeyh Şamil’i oynardı. Sonunda bir sağa bir de sola hamle yaparken şöyle demesi hoşumuza giderdi. ’’Bassey, Şamil.’’ Dindersinde namaz surelerini kibar okurken sınıfın ekabirlerinden fırça yerdi. Orta 1-C sınıfında –duvar dibinde, sondan 3. sıra- son derste saatine baktı diye Serap hanım çok kızdı..Abisi Tokay 19 mayıs koşularında hep birinci gelirdi, ve kayak sporu yapardı. Şamil şiirini okurken de birinci olmuştu.
Yücel abladan korkmayan yoktu. Asfaltın kenarına ipe bağladığımız cüzdanı koyup, ipin üzerine de kum döküp yolun kenarına gizlendik. Yücel abla cüzdana uzandığında ipi hafifçe çektik, bir kere daha uzandığında ipi yine çektik......(Uzaktan araba gözüktüğünde, kese kağıdına kum doldurup ağzını da kapattıktan sonra yolun kenarına koyup gizlenirdik. Renkli jelatinli bayram şekerlerinin içine küçük taş koyup, her iki tarafından fiyonk gibi büküp kese kağıdına koyup birazını da yola döküp gizlenirdik.....)
Metin, Yılmaz, Haydar ve Ali Ekber Özilhan.., Ali, top oynardı ve her sabah 8 tane somun ekmek alırdı, Süleyman Yıldız’ın fırınından. (Babası her ay peşin parayla ekmek kartı almıştı, Ali de bu kartlarla alırdı. Ekmeğe zam geldiğinde, ev bütçelerinden dolayı bana yakınmıştı.)
Ügümü'lü Hakkı Kotan da ofisde çalıştığından lojmanda kalıyordu. Sonradan bizim karşıdaki eve taşındılar. Eşi, Nurhayat abla anamız gibiydi. Sonraları Paşabey mahallesinde ev aldı ve orada tek başına yaşamaya başladı, benim okulun tam karşısındaydı. Giderdim yanına, dertleşirdik. Ben METEM'e gidince ağlamış arkamdan. Kışları, Adana'ya kızının (Hamiyet) yanına giderdi. Hamiyet abladan başka Halil ve Mahmut adında iki çocuğu daha vardı.
Fikri, Lütfü, Yavuz ve Fikri Akgül. Billur teyze ve oğulları Köksal, Yüksel, Saliha ve Bahriye Kızıltaş. Baki Çotur. Ali ve Asuman Başar ve Salim Ertuğrul da ofis lojmanlarında kaldılar.
5- Pasinler Lise'sine ilk defa filoloji mezunu bir inglizce öğretmeni gelmişti. Herhalde Ankara Elmadağ'lıydı. Kısa, zayıf hafif bıyıkları olan ama çok ciddi bir öğretmenimizdi. Dili, alt ve üst dişler arasına alarak ''the'' kelimesini okuyordu. Bizim de böyle okumamızı söylüyordu, çünkü telaffuzu böyleymiş. Demir bey her derse girdiğinde, ''Dün dersimizde ne öğrendik..'' diye sınıfa sorardı. Bizden bir üst sınıfta derste de aynı soruyu soruyor.. Bir öğrenci de şöyle diyor. '' Bennam ğocam embele zın-zın ettığ durduğ.'' Hoca sinirleniyor ''Ben artık bu sınıfta derse giremem.'' söyleyip çıkıp gidiyor.
Ders boş geçerse, yaz tatilinde Erzurum'dan öğretmen gelip ders anlatacağından ve yaz tatili heba olacağından..Sınıf panikliyor. Hemen 1.90 boyundaki Rambo Yaşar Çolak, hocanın peşinden koşuyor. ''Hocam lütfen gel, arkadaşımız bir hata yaptı..'' dese de, Hoca ''Hayır Yaşar lütfen ısrar etme gelmem dedim.'' diyerek tavrını ortaya koyuyor. Yaşar Çolak, hocayı kucaklayıp sınıfa getirerek öğretmen masasına oturtuyor.
6-Belediye başkan adaylarından rahmetli Foto Çakar’ın şu sözü meşhurdur: ‘’Bir gazzığ Gorele’nin ğanlarına çağiyerim, bir gazzığ da Özkan’ın pompasına.. (Özkan Koltukoğlu’nun petrol istasyonu, ilçenin çıkışında.) Ondan sonra bir çırpi (ip) çekiyerim..Çırpının dışına çığan evleri yığiyerim.’’Önce fotoğrafçılık sonra da tarım makinaları satan çok mert bir insandı. Permatik satan birisi sabahleyin ve ikindi vakti dükkanının önünden geçerken, Foto Çakar'ın dikkatini çeker. Ne kadar satış yaptığını sorar. Çok az diye cevap alınca da, adamın elindeki bütün malzemeyi satın alarak, müşterilerine ücretsiz dağıtır.
Yazının hazırlanmasında, emeği geçen A. Yaşar Bayoğlu’na teşekkürlerimi takdim ediyorum.
KETHUDA DEVAM EDECEK..