Bu evin tam karşısında Bektaş’lar oturmaktaydı. (1) (İlhan, Orhan, Ebubekir) Bu evin üstünde de Bekçi Yalçın Kuzey oturmaktaydı. (Oğlu Namık) Duvarcı Mehmet usta (Oğlu Mustafa) ve Kaya Penekli’nin evi yanyanaydı. (Oğlu Yaşar) Yanlarında ise ağzından hiç sigara düşmeyen, Garmanikli Mustafa amcanın evi vardı. (Eşi Edebiye abla, çocukları Mehmet, Ahmet, Abdurrahman ve Yahya.) (3) Ahmet Akgül’ün (Sürbahan’lı Ahmet, oğlu Kenan) (4) evinin bitişiğinde Efo amcanın evi vardı. (Eşi Fadime abla. Çocukları Zeki, Hayrettin, Sebahattin ve Fahrettin.) (5)
Sırasıyla: Rasim Usta (Mehmet, Ali, Veli, Necati ve Hayati.).. Tortum’lu Mehmet Karagöz (Murat, Metin ve Fatih).. Mustafa Karagöz (Enver, Muzaffer ve İsmail.) (6)..Marangoz Halis Ertaş (Çocukları; Orhan, İlhan ve Ayhan.) Naim Karaca.. Faddime Kabacoşkun ve Veli ustanın evleri vardı.
Köşebaşında ise Sedi Korucuk’un evi vardı. Oğlu Nurullah ile ilkokulda beraber okuduk. Köşeyi dönünce, Nesibe ablanın evi vardı.(Oğlu Cemal Toraman.) Daha sonra bu evde sırasıyla, Necati Efe (7) Talip Karakelle ve şimdi de Nurullah Karakelle oturmakta. Simsar Kamil amca (eşi Fadime abla.) evi ise yıktırıldı.
Yıllarca mahallemizin muhtarlığını yapan Ahmet Çarıklıoğlu (8) (Biyet abla, İbrahim ve Ömer) ve Süleyman dedenin evi vardı. Hacı ve Mehmet Karahan’ın evleri yanyanaydı. (9) Bitişikte büyük bir bahçe vardı. Yusuf Karakelle’ye ait basmalık. Bütün mahalle burada top oynardı.(10) Hacı Yusuf (Oğlu, Dursun, yaşar ve Talip) ve Emrullah Karakelle’nin evi yanyanaydı. Sokağın en sonunda da İsmail Fırat’ın evi vardı. (Muhdes, Enes, Mukdedun, Nuncil, Alpay ve Tubay kardeşler.) Muhdes Fırat ayrı bir bölüm halinde anlatılacaktır.
DİPNOTLAR:
1-Bu evin bacası, bütün çocukların oyun sahasıydı. Bundan dolayı, yağmur yağdığında evleri damlamazdı. Güz vakti bacada ufak bir yer açar ve arabayla gelen samanı kolayca boşaltırlardı. Bu ev ile Arıcı’ların ara, yokuş olduğu için kışın bütün mahalleli kızak kayardı. Büyükler ise, Yamaç mahallesinden gelip; Gözeler’in evin önünden aşağı inip, Arıcı’ların fırının önünden polis karakoluna kadar giderdi. Eğer polislere yakalanırsa, kızağı elinden alınırdı.
2-Kaya Penekli ve oğlu Yaşar (Dado Yaşar); Tımar'dan öküz arabalarıyla gelip satılan odunları baltalarıyla keserlerdi. Etrafına yuvarlak demir geçirilmiş kalın tahtadan yapılmış ve 2 m. uzunluğunda oduna (mazı) sabitlenmiş iki tekerleğin üzerine oturtulmuş ikizkenar yamuk şeklinde bir tahtaya öküz arabası denilir. (Bunun bir ileri modeli 4 tekerlekli olanıdır.)Mazıya devamlı gres yağı sürülmelidir ki sürtünme az olsun. Sabahın erken saatlerinden itibaren konvoy halinde gelen bu arabaların çıkardığı melodik sesler her taraftan duyulurdu.
3- Çocukluğumda çarşıya gitmek için, çok kere Arıcı’ların evin önünden geçerdim. Her defasında da Abdurrahman yolumu keserdi, dövüşmek için.. İkazlarımı dinlemezdi, kavga başlayacakken ‘’anne’’ diye bağırırdı. Edebiye abla anında evden çıkıp koşardı bize doğru. Mecburen kaçardım. Bu sokaktan her geçişimde bu sahne tekrarlanırdı. Ahmet abi (Mığo) benden büyüktü. Bahçelerdeki Veli Baba kahvesinde tavla oynadığımızda; oyun lehine dönüp güzel zar geldiğinde ‘’Ben mi dedim gel’’ derdi.. Kötü zar attığında da küserdi. Ben de mahsus yenilirdim, ve neşelenirdi. Çay içerken de 3-5 parça şekeri birden ağzına atardı.
4-KenanAkgül, sonra bahçelerdeki prefabrik akabinde de İmar İskan konutlarında oturdu. Kapılarının önünde de Leyland marka mini bir traktör vardı. Orta birden lise sona kadar beraber okuduk. Beraber bizim evde ders çalışırdık. Orta 3. sınftayken coğrafya dersinde beraber (Doğu Karadeniz bölgesi.) konusunu hazırlamıştık. Hatta Günaydın gazetesinin verdiği ansiklopedik fasikülden resimler kesmiştim. Sınıf panosunu yazılı ve görsel materyallerle süslemiştik. Karani Bey’in, ‘’şimdilik bunları kaldırın’’ sözü moralimizi negatife çevirmişti. Kenan Akgül’ün numarası da 403 idi.
5-Fadime abla evinde bütün mahalleye Kur'an-ı Kerim öğretirdi. Haftalık para veya bir kalıp yeşil Antep sabunu olurdu. O zaman çamaşırlar elde sabunla yıkanırdı. Bir kız çocuğu dedi ki, hocam sana sabun getirdim. Hoca dedi ki annenin haberi var mı?. Yok cevabını alınca, şöyle dedi ''Kızım annenin haberi yoksa, evine götür.'' Çıraklar, kalfalar (ğelfe) vardı. Hoca sosyalitesi yüksek çocukların tırnaklarına bakarak..''Maşallah izanı açık'' derdi. Muzip çocuklar da arkadaşlarına ''Kor izan'' derdi. (Geri zekalı..Negatif zekalı.)
6- Enver karagöz ile ilkokulda beraber okuduk. Okul dönüşü beraber gelirdik eve. Kimse kelimesini her zaman kisme diye telaffuz ederdi. Bir kere okul dönüşü -akşam- pancar şirketine beraber gitmiştik ödev için. Memur olan komşumuz Zülküf Cengizhan beni aldı müdürün odasına. Yumuşak deri bir koltuğa oturduğumu hatırlıyorum. Müdür çok candan ve içten bir şekilde bilgi vermişti, not almam için..
7- Beyaz eşya mağazası olan Necati Efe, Nurettin Tapur’un eniştesiydi. (Çocukları, Hamiyet, Zekai ve Baki Tapur. Baki abi Sümerbank’ta çalışıyordu, emekli olunca Mersin’e yerleşti. Zekai ise, Kayseri Kem-San’da çalışıyordu. Kem-San’da, cumartesi saat 13’e kadar mesai vardı. Ben Kayseri’deyken buluşur , Alemdar sinemasına Kartal Tibet’in Karaoğlan filmlerine giderdik. Kayseri’de sinemada, başrol artist –esas oğlan- göründüğünde bütün seyirci alkışlıyordu...
8-Uzun yıllar muhtarlık ve simsarlık yaptı. Şimdiki Selim Akbaba’nın dükkanının önünde, köylere giden büyükçe minibüslere reklamasyon hitabını büyük harflerle şöyle yapardı: ‘’Haydi; Yağan’a, Kenikar’a, Marifet’e, Gırdabaz’a, Homigi’ye, Çamır’a, Mindivan’a...’’
9- Hacı Karahan terziydi.(Çocukları; Süheyla abla Nef'i İlkokulunda öğretmendi ve Öğretmen olan Ergün abi ile evlendi. Ergün abi daha sonra Halk Eğitim müdürlüğü yaptı. Karizma ve ağırbaşlı bir mizacı vardı. Osman Karahan ise bizden bir sınıf üstteydi. İlkokulda Osman Kıraç okuttu. Mehmet Karahan da terziydi. (Çocukları; Mustafa, Mahmut, Ahmet ve İbrahim. Mustafa ile ilkokulda ve orta birinci sınıfta beraber okuduk. Orta birde yanyanaydık, numarası da 108' di. Serap hanımın çok dayağını yemiştir.)
10-Top oynarken genellikle kollarımız bilekten çıkardı veya incinirdi. Hemen, Nef’i İlkokulu’nun karşısında oturan Halil Çanakçı (Ağa Usta) yanına giderdik. Büyükçe bir bahçe içerisinde, bütün aile semaverin etrafında elips şeklinde halka olmuş vaziyette akşam vakti sofrada olurlardı. Bahçe hafif meyilliydi ve biraz ilerde iki veya üç ev yanyanaydı. Başköşede oturan hacıma doğru yanaşırdım elimi tutup küçük bir hamlede yerine oturturdu. Önceleri küçük çermiğin karşısında bulunan dükkanı işletirlerdi. Daha sonra caddede (Eski bir milyoncu şimdiki lokanta) Phılıps bayisiydiler. Ayrıca eski Halk Bankasının yerinde de İpragaz bayiliği vardı..
Halil Çanakçı’nın iki oğlu var; Sebahattin Çanakçı (Bünyamin yakup ve Hakan) ve Halis Çanakçı (Salih ve Selami.) Bu şahsiyetler dede ve baba dostuydu. Salih Çanakçı liseden hocamızdı ve Milli Eğitim Şube Müdürlüğü yaptı. Selami abi ise Mudanya’da ikamet etmektedir. Üst düzey bürokrat olan çocukları; Tuba, Hilal ve Gökhan.
Katkıda bulunanlar: Selami Çanakçı, A. Yaşar Bayoğlu, Kenan Akgül, Abubekir Konuş ve Nurullah Karakelle.. En içten duygularımla takdim ediyorum, teşekkürlerimi...
YAKINDA.: Dıdi (5. Bölüğün son temsilcisi)
PEK YAKINDA: Hacı Celal Kadıoğlu.
5-Fen sınıfında, matematik dersinden yazılı olduk.(Tahtaya yazılan soruları kağıda yazardık..) Tam kağıdı verecekken arkamda oturan Halit Alper kağıdımı alıp, kendi –sadece soruların yazılı olduğu- boş kağıdını bana verdi. Kafasını eğip yazar gibi yapıyorken..Mahmut bey: ‘’Bak bak goruyon mu, Halit ne guzel yazıyo.’’ Yazılılar okundu; ben 7 aldım, Halit 8.
Lise birinci sınıfta Özkan bey fizik dersinden yazılı sonuçlarını okuyor. ... V. K. S: 1 (Bir). Okula herhalde Erzurum’dan sürgün gelen derslerde bile paltoyla oturan mafyatik V.’den şöyle bir nida işitildi.’’İtiraz ediyorum’’ Sınıfta şimdiye kadar duymadığımız bir sesti. Buz gibi hava esmeye devam ediyordu...
Çok daha fazlası ÇOK YAKINDA Liseden hatıralar bölümünde.