Mübarek mekândır Hasankalesi
Kamu zevke kandır Hasankalesi
Suyu hoş, havası, kışı, mutedil
İrem'den nişandır Hasankalesi
Değirmenleri hoş ü çermikleri
Pür ab-i ravandır Hasankalesi
Ve bostanları, bağ ü dağı hasen
Mekan-i hisandır Hasankalesi
Taşı, ağacı, nerm ü hakı, kavi
Metin kahramandır Hasankalesi
Yeri, müftefi, üç yanı düz açık
Ki taht-i şahandır Hasankalesi
Burcu, dizilmiştir inci mesali
Iraktan ayandır Hasankalesi
Deli aşık olmuş baharı ana
Ki pür hüsn ü andır Hasankalesi
Gündüz kuş sadası, gece kurbağa
Ne tesbih-handır Hasankalesi
Gelür seyre aşık etraftan
Gül-i aşıkandır Hasankalesi
O çermik safasın sürer ehl-i dil
Acep kahramandır Hasankalesi
Çoğu arzu eyler olmaz nasip
Bize râyegandır Hasankalesi
Kurubu, veliler yatağıdır
Riyaz-i cinandır Hasankalesi
Ahalisi ağleb şeci’ ü sahi
Ne zi-nam ü şandır Hasankalesi
Kamu halkı zîrek, arif ü zarif
Dolu aşk ü candır Hasankalesi
Ağır, uslu, hoş huylu halkı, muti’
Pür emn ü emândır Hasankalesi
Kimi vâiz dinler, kimi ders okur
Dolu müselmandır Hasankalesi
Edepli, hayalı zeni, ehl-i ırz
San evvel zamandır Hasankalesi
Bir âyinedir, yahşiye yahşidir
Yamana yamandır Hasankalesi
Gel ey Hakkı bunda huzur eyle kim
Huzür-i cinandır Hasankalesi
Kelimeler:
Âb—ı Revan: Akıp giden sular
Mekân-ı Hisan : Güzel Mekân
Nerm-i Hâki: Toprağın yumuşağı
Yeri müftefi : yeri ovalık
Taht-ı Şahan: Şahlar tahtı
Râyegan: buluntu
Riyaz-i cinan : cennet gii bir belde
Ağleb şeci’ ü sahi :güçlü, korkusuz, cömert
Zi-nam ü şan : nam ve şan sahibi
Zirek : Açıkgöz,akıllı,çalışkan
emn ü emân: güvenli ve emin
Hayalı zeni: kadınları haya sahibi
Huzur-u cinan cennet huzuru
İLİMLE OLSUN FİKRİ HAYALİN
Ey, ilmi talip! V'ey tab'ı eslem!
Hem fehmi zeyrek, aklı müsellem.
Allah bize iş arz eylemiştir,
İlm ü amel hem farz eylemiştir.
Olmak dilersin kâmil, efendi,
Candan kabul et bu nush ü pendi.
Kul olma halka azade cansın,
Hikmet yitirmiş hem arıyansm.
Etme teehhül kâm almadıkça,
Bahr-i ulûma bir dalmadıkça.
Göç karyeden, geç evden, dükkândan;
Gel hücreye, kaç havf-i ziyandan .
Ol ehl-i ilme tenha mekândır
Hısn-ı haşindir dâr - ül - amandır.
Hücre güzeldir, medrese hoştur,
Ol pür ilimdir taşrası boştur.
Bulmak dilersin emn-ü selâmet,
Gir hücreye, kıl sabr ü kanaat.
Oku, yaz anda kesb-i kemal et,
Her ilmi öğren hem gavrine yet.
Bir günde oku sen iki dersi,
Bir madde, bir de şer'î ya Fürsî,
Fevtatme dersi, ömür etme zayi,
Tut, ders ü devri her işe mâni.
İlimle olsun fikr ü hayalin,
Ta düzgün ede Hak cümle halin.
Her hafta beş gün tahsil edersin,
Cuma ve salı tatil edersin.
Her ne okursan ger çok ve ger az,
Herbir kitabı sen ders beders yaz.
Sabit, sahih, tok yaz kitabın,
Ölmez oğuldur kalsın sevabın
Sen ilmi saklı hiç tutmıyasın,
Şakirt okut kim unutmıyasm.
Zeyrek şerik ve salih refiki,
Buldunsa asan; hace şefiki.
Bunlarla eğlen, yârana gitme,
Karışma halka hem sohbet etme.
Tab-ı Eslem : sağlam mızaçlı
Fehmi zeyrek:anlayışı kıvrak
Nush ü pend.:öğüt ve yol gösterme
Teehhül:evlilik
Havf-i ziyan:ziyanetme korkusu
Hısn-ı hasin :sağlam korunak
dâr - ül - aman. Güven yurdu
Gavr: Esas
Fevt:elden çıkarma
Zeyrek :anlayışlı
Hâce şefik: Şefkat gösterecek hoca
***
ÇENG İLE DERTLEŞME
Ey Çeng; perdelerde sipahanı isterim.
Ey mutrip; ol terane-i suzanı isterim.
Hoş perde-i ırak ile uşşaka zevk ver,
Kim rast, buseliğe hoş elhanı isterim.
Aşk ehlinin şahadetidir ilm-i musiki,
Çün müminim şahadet-ü imanı isterim.
Aşkın cemali aksidir insanda hüsnüân;
Didarı aşkı görmiye hubanı isterim.
Ey Hakkı! Çünkü can-ı cihan aşk-ı pak imiş,
Candan o nur dîde-i ayanı isterim.
Çeng:Telli bir saz
Sipahan::Klasik müzikte bir makam
Terane-i Suzan: canyakan terane
Huban: Güzeller
Hüsnüan: güzellik
Dide-i ayan; apacık gören göz
* * *
Aşk der: Gönlün perişan eylerem,
Cismi tamir etme viran eylerem.
Olsan Eflâtun misali pürhikem,
Ben seni hüsnümle nadan eylerem.
Ümmi ol Hakkı; gönülden gel bana,
Ben seni hikmetle Lokman eylerem.
* * *
Ey dide, nedir uyku? Gel, uyan gecelerde,
Kevkeplerin et seyrini seyran gecelerde.
Bak, heyet-i âlemde bu hikmetleri seyret,
Bul sâniini ol ona hayran gecelerde.
Aşıklar uyumaz gece; sen hem uyuma kim,
Gönlün gözüne görüne canan, gecelerde.
Dil beyt-i Huda'dır; anı pak eyle sivadan,
Kasrına nüzul eyler o sultan, gecelerde.
Allah için ol halka mukarin gece gündüz,
Ey Hakkı! Nihan aşk oduna yan gecelerde.
Kevkeb: yıldız
Sanii: sanatçısı
Siva: başka şeyler
Kasr : konak
Nihan : gizliden gizli
***
Dün gece ta ruz, enis-i can hayal-i yar idi
Gözlerim gerçi uyurdu; akl ü dil hüşyar idi
Vah ki, gitti hatırımdan. Ne dedi düşte bana
Gerçi kârına ta seher, ol sözleri tekrar idi.
Ruz çeşmimde de şeb-i muzlimdir ol ruhsarsız,
Ey, hoş ol şebler ki çeşm-i dilde ol ruhsar idi.
Lezzet-i güftarı canın canda kalmıştır henüz,
Allah Allah! Ol ne şirin lep, şeker güftar idi.
Hâb hoş olsun helâl ol ayn’a kim düşte görür
Anı kim; Hakkı anınçin bir zaman bidar idi.
Gece ta ruz : gece sabaha kadar
Enis-i can : can yoldaşı
Hayal-i yar : yarin hayali
Ruhsar : yanak, yüz
Çeşm : göz
Leb-: dudak
Çeşm-i dil : Gönül gözü
Lezzet-i güftar: sözün lezzeti
Hâb: uyku
Ayn:göz
Anı kim : onu ki
Anınkim: onun için
Bidar : uyanık
* * *
Vasf-ı lisan seninledir; vasfedemem gönül seni,
Nutk ü beyan seninledir; vasf edemem gönül seni.
Her hünerin kemalisin, her güzelin cemalisin,
Hüsn ile ân seninledir; vasf edemem gönül seni.
Şevk ü talep ki sendedir, zevk ü tarap ki sendedir,
Aşk ile can seninledir; vasf edemem gönül seni.
Olmasa kibr ile riya, sensin o beyt-i Kibriya,
Genc-i nihan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Bilmedi kimse cevherin, âleme doldu kevserin,
Zevk-ı cinan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Hükmüne Hakkı bendedir, canı seninle zindedir,
Cümle cihan seninledir, vasfedemem gönül seni.
Hüsn ü ân güzellik ve alım
Şevk ü talep : arzu ve istek
Zevk ü tarap: zevk ve şadımanlık
Genc-nihan: define
Zevk-i cinan: cennetlerin zevki
CANAN ELİNDEN GELMİŞEM
Canan ilinden gelmişim.
Fanî mekânı1 neylerim.
Ol mülke meyil salmışım.
Ben bu cihanı neylerim,
Dünyaya geldim gitmeğe.
ilim ile hilme yetmeğe.
Aşk ile can seyretmeğe.
Ben in ânı neylerim.
Devr-u zamandan doymuşum.
Kevn-ü fesadı koymuşum.
Darul-amânı duymuşum.
Ben sicn-ı2 canı neylerim.
Hep itibarım atmışım.
Âşıklığa el katmışım.
Ben nefsi dosta satmışım.
Bu Düşmânânı neylerim.
Aşkın şarabın içmişim.
Dil gülşenine3 göçmüşüm
Ben varlığımdan geçmişim.
Nam-u nişanı neylerim.
Sözlük:
(1) Yeri, dünyayı
(2) Hapishane
(3) Gönül bahçesi
Aşkı tabibim kılmışım.
Derdinde derman bulmuşum.
Ben leb-i hikmet4 bilmişim.
Yunanıyanı neylerim.
Enfas-ı aşkı3 dârikim.
Mal-u menâlı6 târikim7
Genç nihâni8 malikim.
Nekd-ı revanı9 neylerim.
Taht-ı tevekkül bulmuşum
Mülk-ı kanaat almışım.
Mahfice10 sultan olmuşum.
Cah-ı ayanı11 neylerim.
Her ne gelirse yahşidir12.
Zira o dostun bahşidir13
Çün cümle ânın işidir.
Ben bed kemani14 neylerim.
Ölmüş anınla kalmışım.
Ayn-ı hayata15 dalmışım.
Kendim bilip kâm16 almışım.
Vehm-u17 yalanı neylerim.
Gerçi zaman devran eyler18
Pır19 etti cismim şân ile.
Gönlüm Cuvan20 da Can ile.
Pîr-ü cuvanı neylerim.
Ten beslemekten sapmışım,
Gönlüm sarayın yapmışım.
Hurşidim21 anda tapmışım.
Ben ehterâm22 neylerim.
Yarı bana bes23 görmüşüm.
Ağyarı24 dilden25 sürmişim.
Ünsiyle26 tenhâ27 durmuşum.
Ben üns-ı canı28 neylerim.
Dilden dile29 bir tercüman.
Varken ne söyler bu lisan30
Çün can-u dildir hem zeban31
Nutk-u beyânı neylerim.
Hakkı Cemî halktan.
Müstağniyim32 billah ben.
Hallak-ı âlem33 varken
Halk-ı zamanı34 neylerim.
(4) Hikmet durağı (12) Güzeldir (20) Genç (28) Can arkadaşlığı
(5) Aşkın nefesleri (13) Bağışı, verişi (21) Güneş (29) Kalpten kalbe
(6) Mal ve mülk (14) Çirkin yay (22) Yıldızlar (30) Dil
(7) Vaz geçmek (15) Hayat pınarı (23) Yeter, kâfi (31) Dil
(8) Gizli hazine (16) Murad (dilek) (24) Yabancıları (32) ihtiyacım yok -
(9) Geçer akçe-para (17) Kuruntu (25) Gönülden Muhtaç değilim,
(10) Gizlice (18) Döner (26) Alışılanla (33) Âlemi yaratan
(11) Belli makam (19) ihtiyar (27) Yalnız (34) Zamanımızın insanlarını
***
SU KASİDESİ
Su vadi-yi hayrette her senk ile cenk eyler,
Deryasına vuslatta aheng-i pelenk eyler.
Su alçağa meyleyler, hoş savt ile hoş söyler,
Keftarına bak neyler; San şive-i lenk eyler.
Su havza kudüm eyler, şevk ile hücum eyler,
Hem nağme-i Rum eyler, hem raks-ı Firenk eyler.
Su âyn-ı necat olmuş, eşyaya hayat olmuş,
Bel azb-ı Fırat olmuş; ol zevk-i nehenk eyler.
Su teşnesi her hasta, olmuş ana dübeşte,
Uşşakına peyveste, hoş naz ü direnk eyler.
Su teşnesini bulsa, hoş, berd ü selâm olsa,
Yangın yüreğe dolsa, ol nâra ne renk eyler?
Hakkı; su gibi gitsin, derya-yı dile yetsin,
Koy bahr ile fahretsin, bârandan o nenk eyler.
Seng:taş
Deryasına v uslat: denize kavuşma
Aheng-i pelenk: Kaplan edası
Savt : ses
Keftar: Sırtlan
Şive-i lenk: nazlanarak ayak sürüme
Küdum: ayak basma
Ayn-ı necat: kurtuluşkaynağı
Bel azb-fırat: bazen fıratın tatlı suyu
Zevk-i nehenk: timsah zevki
Peyveste:ulaşmış
Direnk:eğlenme, sazlanmak
Berd : soğuk
Bâran: yağmur
Nenk : ar
BÂZI BEYİTLERİ
Dendandır inci den den, fark olmaz inci tenden,
İncitme can, gönül yap; incinme incitenden.
* * *
Dil sevdi o cananı, ah bulsa bu can anı,
Seyreylese ol yüzden hüsnü, dil ü can ânı.
Ey gönül; her ne dilersin sensin ol,
Sen, sana gel; sende iste, sende bul.
* * *
Cümlenin aklınca, gönlünce mülayim söyle sen,
Ta cihanda bulasın izzetle rahat böyle sen.
SAADETNAME'DEN
Ah, samt ile bağlasam deham hani?
Dil söylese dinlesem nihanı hanî?
Can görse o mâna-yı cihanı hani?
Aşk ile bulaydım anı hani, hani?
Hakkı, nice bin safa ki ettin düştür.
Her ne ki görüp deyip işittin düştür.
Etrafa seğirdip başa gittin düştür.
Bu kim oturup rahata yettin düştür.
Hakkı, şu kadar cihanda durdun hiçtir.
Her ne işitip dedin, ne gördün hiçtir.
Âfakı gezip dahi oturdun hiçtir.
Mihnet de çekip safa da sürdün hiçtir.
* * *
Çün seksen ki rubai yazdı hame.
Hakkı dedi namını saadetnama
PENTNAME'DEN
Gel ey ruh-u revan söz tut.
Nefis candır inan söz tut.
Odur nutk ü beyan söz tut.
Hemen söz tut, hemen söz tut.
Her emr-i hakka hürmet kıl.
Ve cümle halka şefkat kıl.
Bir iş emretme, hizmet kıl.
Hemen söz tut, hemen söz tut.
***
Ulûmu gönderen sözdür.
Kulübe indiren sözdür.
Gönüller dönderen sözdür.
Hemen söz tut, hemen söz tut.
* * *
Bu söz kim istişarettir.
Sana Hakkı işarettir.
Söz anlarsan beşarettir.
Hemen söz tut hemen söz tut.
***
DÖRTLÜK
Cehdeyle bir ârıf ü danayı bul,
Ya bir sanem-i lâtif ü rânayı bul.
Bu ikisinin biri olmazsa nasip,
Evkatmı etme zayi tenhayı bul.
«TEFFİZNAME» DEN
Hak serleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler,
Arif anı seyreyler,
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Sen Hakk'a tevekkül kıl,
Teffiz et ve rahat bul,
Sabreyle ve razı ol.
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Hakk'ın olicak işler,
Boştur gam ü teşvişler,
Ol hikmetim işler.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Dilden gamı dûr eyle,
Rabb'inle huzur eyle,
Teffiz-i umur eyle.
Mevlâ görelim neyler;
Neylerse güzel eyler.
Hiç kimseye hor bakma,
İncitme gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Nâçar kalacak yerde,
Nagâh açar ol perde,
Derman eder ol derde.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
Bil elsine-i halkı,
Aklâm-ı Hak ey Hakkı!
Öğren edeb ü hulku.
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.
İBRAHİM HAKKININ GÖZÜ İLE BİTLİS
Huda'nın cennetidir şehr-i Bitlis,
Cihanın ziynetidir şehr-i Bitlis,
Gönüller minnetidir şehr-i Bitlis;
Ki dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin hisarı yüce dağlar;
Akan sular o vadilerde çağlar,
Bulur ziynet o çaylardan bu bağlar,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bunun vadileri vardır pürenhar,
Kenarında dizilmiş âli eşcar,
Güzel bağlar dolu enva-ı esmar;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Çün açılır gülistanda kızıl gül,
Olur âşık onun hüsnüne bülbül,
Hezar efgan ile söyler nice dil;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Taşı nerm ve havası ger mü şâfi
Suyu şirin ve azb ü serd ü sâfi
Türabı mümbit ve nimetle kâfi;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu nimetleri erzan ve boldur,
Behişt olduğuna bir şahit oldur,
Bunun her semti sâb ve taşlı yoldur,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin bahçelerdir sol ü sağı,
Çü aynı selsebil akar bulağı,
Müzeyyendir bulakla her sokağı,
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehri pak eder bu nehr-i cari,
Büyutu saf saf olmuş her kenarı,
Bunu ehliyle mamur ede Bari;
Huda'nın cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin kalesi gayet metindir,
Adudan anda sakinler emindir,
Şerefli bir mekândır hem mekindir;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Müşerreftir bu camilerle Bitlis,
Bu Gökmeydan'da hoştur cây-ı tedris,
Eder talipleri her ilme tesis;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bunun hamamlarıdır germü pürnur,
Tecerrüt ehlin eyler pak ü mesrur,
Der unudur perirularla mamur;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin hiç bulunmaz bir kusuru,
Kusûr-u cennete benzer kusuru,
Rıyaz-ı cennet olsun hem kuburu;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin vasf olunmaz hüsnüânı,
Verir her semti cennetten nişanı,
Huda'nın hıfzı olsun didebanı;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis.
Bu şehrin hanları hos hanedandır,
Ki nesl-i Keykubat-ı âlişandır
Kamunun ceddi ol şah-ı cihandır;
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Bunun âlimleri âmil olurlar,
Ve sabr ü hilm ile kâmil olurlar,
Kadimi devlete şâmil olurlar
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Bunun ârifleri bikıylükaldır
Ve zikr –i Hak ile pürvecd ü haldir,
Dahi kâmilleri aynı kemaldir
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Ne varsa ahrette bunda hem var,
Bu şehr olmuş misali cennet ey yar,
Kusûr ü huri ve enhar ü eşcar;
Bir dünya cennetidir şehr-Bitlis
Bu şehrin halkı hep pürhüsnüândır,
Kusur içinde huriler nihandır
Nice zevk ü safaya hoş mekandır
Bir dünya cennetidir şehr-Bitlis
Bu sehr ehli muhibb-i evliyadır,
Şeceatli ricali eshiyadır
Ve nisvanı kamu ehli hâyadır
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Çü Bitlis ehüdünya cennetidir,
Bu Tillo ehlimâna cennetidır,
Gönül keşf olsa mevle cennetidir
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Sâit olan bu şehre dahil olmuş
Saadetle huzura nail olmuş
Budevletle likaya vasıl olmuş
Bu dünya cennetidir şehr-i Bitlis
Gel ey Hakkı, bu şehrin kadrini bil!
Ki madem bundasın zevk ü safa kıl
Hemen ol bunda üns ü hakka mail
Ki dünya cennetidir şehr-i Bitlis
SEYREYLE SEN GÜMBÜRTÜYÜ
(HAYALAT-I MUHALAT)
Bin çay akıp bir olsalar,
Bir kaya başın bulsalar,
Ol kayadan dökülseler;
Seyreyle sen gümbürtüyü!!
İlin pek büyük top sürseler,
Keskin barut doldursalar,
Bir elden ateş vur salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Yüz bin davullar alsalar,
Hep bir araya gelseler,
Andan çomağı çalsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Yüz bin kazanlar alsalar,
Bir dağ başından salsalar,
Hep bile yuvarlasalar.
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Bin küp satın alınsalar,
Bir kayadan salınsalar,
Birbirine çalmsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Bin aygır eşek sürseler,
Bir kümbete doldursalar,
Bir perdeden angırsalar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Hanende çok aldırsalar,
Kümbette ses kaldırsalstr,
Hem erganun çaldır salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Hamam içi dolsa zenan,
Kaynar sular olsa revan,
Tas ü leğen etse figan;
Fikreyle sen gümbürtüyü!
Çermik saf asm sürseler,
Havuz yüzünde dursalar,
Yüzgeçle ayak vur salar;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
Hakkı; bahar olsa zaman,
Kâd ile berk olsa ayan,
Ol sayhadan dolsa cihan;
Seyreyîe sen gümbürtüyü!
«İNAYETNAME»den
Özün bilmek saadettir,
Gönül yapmak ibadettir,
Tedarik halka âdettir;
Asıl Hak'dan inayettir.
Âlim olmak riyasettir,
Halim olmak kiyasettir,
Selim olmak ferasettir;
Asıl Hak'dan inayettir.
Güzel huy hoş melâhâttir,
Güzel söz hem fesahattir,
Bu söz Hakkı sarahattir;
Asıl Hak'dan inayettir.
GÖNÜL
Dünyayı satandır gönül
Fâniyi atandır gönül
Bâkiyi tutandır gönül
Balı yağa katandır gönül
Hoş taze tercandır gönül
Mahbub-u her candır gönül
Efkârı saçandır gönül
Dostuna uçandır gönül
KIZI HANİFEYE YAZDIĞI ÖĞÜTNAME
Gönülden çün dile vardır yol ey can,
Mülayim söyle, şirin söz bul ey can,
Acı söz deme, hilm ile dol ey can;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Salât-ı hamsi vaktinde eda et,
Hem ehlin her sözün tut devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan nadim olur bil,
Sözün tut, görme sen bir işi müşkül;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Büyüğündür aziz ana niyaz et,
Sakın naz etme hizmetli firaz et,
Sözün az et hemişe ketm-i râz et;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Sakın nâmahreme sen de bait ol,
Hemen ehlin safasiyle sait ol,
Muradın terk edip söz tut reşit ol;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Dilin hıfzeyle, gıybet etme ey yâr,
Ve vıkma bir gönf " bir sözle zinhar,
Sen etme sırr-ı n«,si nâsa izhar;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Güzel sözlerle tatyib-i kulüp et,
Sükût ü samt ile setr-i uyup et,
Yeterse kudretin keşf-i kurup et;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Kula hizmettir, Allah'a İbadet,
Kusurun aftir hakka riayet,
Huda'nın lûlfudıır sabr ii kanaat ;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Seni Allah lûtfundan yaratmış,
Sana lûtfiyle cennette yer etmiş,
Dahi dünyada halka sürür etmiş,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Güzel Allah senden razı olsun,
Güleç yüzün görenler zevki bulsun,
Sözünden her gönül lezzetle dolsun;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Çün Allah'ı seversin bil ki o hem,
Seni sevmiştir ey can senden erham,
Sen ey mahbub-u Hak, ol şad ü hurrem;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Sakın bir kimseyi incitme sövme,
Ve sen bir kimseden incinme dövme
Dahi sen kendini sohbette övme
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
Hanife Hanımın atası Hakla,
Der; ey kızım hemen Kuran'ı oku,
Seninle bile bil her halde Hakk'ı;
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.
OĞLU ŞAKİR MUHAMMED’E ÖĞÜDÜ
Kıl Allah'a oğul sabr ü kanaat
Dahi kalbinde bul sabrü kanaat
Saadet aslı bil sabrü kanaat;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Her işin başıdır sabr ü kanaat,
Gönül sırdaşıdır sabrü kanaat,
Akü yoldaşıdır sabrü kanaat;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Cefalarla tehenni kıl sabur ol,
Anı Hak'dan temenni lal şekûr ol,
Ko tacili teenni lal sabur ol;
Hemen her halde kd sabr ü kanaat.
Acep İzzeti devlettir kanaat,
Güzel lezzet U nimettir kanaat,
Fenâsız binihayettir kanaat.
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Sabır lezzetli nimettir anı bul,
Sabır bir ulu devlettir anı bul,
Ve sermaye-i saadettir anı bul;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Kanaat ile kıl Hakk'a tevekkül,
Salât ü savm ile sabr ü tahammül,
Şeriatla amelden bul tecemmül;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Hemen sabr ile hoş keşf-i kurup et,
Dahi sır sakla setr-i uyup et,
Mülayim söyle tatyib-i kulüp et;
Hemen her halde kıl sabr ti kanaat.
Benim canım bahil olma kerim ol,
Gönül yap bir gönül yıkma halım ol,
Kanaat eyle ehlinle selim ol;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Gözüm halkın kapısın hiç gözetme,
O nâmahremle canm oda atma,
Ve gıybet etme, halka dil uzatma;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
Muhammet Şakir'in babası Hakkı,
Der oğlu "üakir ol her halde Hakk'ı,
Ko kizbi, iiakir olma, söyle sıdkı;
Hemen her halde kıl sabr ü kanaat.
EY BÜLBÜL-İ CAN
Ey bülbül-i can kalma
Haps-ı kafas-ı tende
Fani olanı alma
Bakı arasan sende
Ey bülbül-i eihanı (*)
Koydun o gülüstam (2)
Kaldın unutup ânı
Avare bu külhande (3)
Ol gülşeni unuttun
Külhande mekân tuttun
Çok toz ve tütün yuttun
Çık zevk et o güişende
Bu ten kafesin kesret^)
Bu mezbeleden uç git
Ol gülşen-i aşka yet
Mest ol tene ten tende
Mürgan (5) hem avazın (6)
Çün anladılar razın (7)
Çıkmışlar oturmuşlar
Güişende neşininde (8)
Ey tair-i eflaki (9)
Terk eyle ten~i haki (10)
Bu dane-i ten(11) taki
Zevk eyle o harmanda
Bu ceng-i cihanidir
Her havf (n) mekânidir
Var ol vatan-ı sulha
Rahat bul o me'mende (ls)
Çün cisimden ey mutlak
Hükmünde değil çıkmak
Dil penceresin aç bak
Seyreyle o ruzende (li)
Hakkı, ko bu eşbahi(15)
Bul alem-i ervahı Nuş(16)
eyle sen ol rahî(17)
Baki ol o meskende.
(1) Hoş sesler
(2) Gül bahçeleri
(3) Hamamlarda suyu ısıtmak için
(4) Kır
(5) Kuşlar
(6) Sesler
(7) Sır, gizli
(8) Oturulacak yer
(9) Feleklerde uçan
(10) Toprak vücudu
ateş yakılan yer
(11) Ten tanesi
(12) Korku
(13) Emin yer
(14) Pencere
(15) Cesedler
(16) îç
(17) Serap
RABBİM ALLAH, PEYGAMBERİM MUHAMMED
Hûda, Rabbım Nebim hakka Muhammed'dîr resül-allah.
Hem İslâm dinidir dinîm kitabımdır Kelâm-ullah.
Akayid içre ehl-i sünnet oldu mezhebim
Cema. Amelde bu Hanife mezhebidir, mezhebim vallah
Dahi zürriyetiyim hazret-i Âdem nebinin hem
Halik'in milletiyim dahi kıblem Kabe beytullah.
Bulunmaz Rabbımın zıddı ve misli âlemde
Ve suretten münezzehtir, mukaddestir Teâ-lallah
Şeriki yok, beridir dogmadan doğurmadan ancak
Ehad tir (Bir) küfjvi (benzeri) yok ihlâs içinde zikreder Allah.
Ne cismı-u ne arazdır ne mütehayyız (yer tutan) ne cevherdir.
Yemez, içmez zaman geçmez beridir (salim-uzak) cümleden Allah.
Tebeddülden, teğayyuzdan dahi elvan (renkler) ü eşkâlden (şekiller)
Muhakkak ol müberradır budur selb-i-sıfat-ullah.
Ne göklerde ne yerlerde ne sağ-u sol ve ön artta.
Cihetlerden münezzehtir hiç olmaz mekân-ullah
Huda vardır veli varlığına yok evvel ve âhir (son)
Yine ol varlığıdır kendinden gayrı değil vallah
Bu âlem yoğiken ol var idi ferd ve tek ve tenha
Değildir kimseye muhtaç ve hep muhtaç gayrullah
Ana hadis hülül (sızma) etmez ve bir şey vacip olmaz kim
İler işte hikmeti vardır abes (lüzumsuz) fiil işlemez Allah
Hülûl etmez o zât ahde (kula) ve hiç bir ferde zulmetmez
Ibadın (kulların) ıslahı lâzım değil kim halk ede Allah
Ama bir kimse cebriyle (zorla) bir iş işletemez asla
Ne kim kendi murad eyler vücuda ol gelir billah
Sıfat-ı bakemaliyle O dâim muttasıftır kim
Kamu noksan sıfatlardan beridir Zül-Celâl Allah
Sekizdir çün sıfat-ı zati ilim ile iradettir.
Hayat-u kudret-u halk-u basar sem^-ü kelâm-ullah
Âlim oldur ki ilmine erişmez kimsenin aklı
İhata eylemiştir cümle bu eşyayı ilmuhlah
Cemi (bütün) hayır ve şerri ol diler, takdir halk eyler (yaratır)
Veli hayrı sever ancak ki sevmez serleri Allah
Basır oldur hakîkattaki hep eşyaya nazırdır (bakıcıdır)
Veli gözden münezzehdir basardır min sıfat-ullah
Semi oldur her avazı (sesi) işitir sır (gizli) ile cehri (açık)
Münezzehtir kulaktan ol sıfattır anda sem-ullah
Mütekellimdir (konuşur) ol amma beridir dilden ağızdan
Huruf-u lafz-u savtiyle (sesiyle) değil vasf-ı Kelâm-ullah
Sübütiyye sıfatı kim ne aynıdır ne ayrıdır.
Kadim u dâim-u zatiyle kaimdir sıfat-ullah
Hakkın mükerrem ibadidir melekler yerde göklerde
Avamından avam-ı naşı efdal (üstün) eylemiş Allah
Yemek, içmek hem erkek dişilik yoktur anlarda
Hakka hiç asi olmazlar mutidirler Li emr-ullah
Hakkın yüz dört kitabı kim Nebiler üzre inmiştir.
Kulüptür onların dördü, suhuf yüzü Kelâm-ullah
***
Zebur'u verdi Davud'a dahi Tevrat'ı Musa'ya
Ve hem incil'i İsa'ya götürmüş Cebrail vallah
Habib-ullah'a Kur'an'ı götürdü hacet oldukça
Yirmi üç yıl itmam eyleyüp kat oldu (kesildi) vah-yullah
Nebiler ismini bilmek dediler bazılar vacip
Yirmi sekizin bildirdi Kur'an'da bize Allah
Biri Âdem biri İdris-u Nuh-u Hud ile Salih
Hem ibrahim ve tshak ile ismail Zebih-ullah (Allah için kurban)
Dahi Yakup ile Yusuf Şuayb ve Lût ile Yahya
Zekeriyya ile Harun eh (kardeş) Musa Kelim-ullah
Ve Davud ve Süleyman ve dahi tlyas ve Eyyup'tur
Birisi Elyesa'dır dahi İsa'dır o ruh-ullah
Birinin ismi Zülkifl ve birisi Yunus nebidir hem
Hitamı (sonu) ol habib-i Hak Muhammed'dir resul-Allah.
Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn üçünde ihtilâf olmuş
Ki bazı enbiyadır der ve bazı der veliyullah
Cemi enbiyanın evvelidir Hazreti Âdem.
Kamudan efdâl (üstün) ve ahir (son) Muhammed'dir habibullah
İkisinin arasında katı çok enbiya gelmiş
Hisabın kimseler bilmez, bilir anı hemen Allah
Bizim Peygamberin ahkâm-ı serî öyle bakîdir.
Ki ehl-i mahşeri bu şer'î ile fasledecek (ayıracak) Allah
Ve Mirac-ı nebî haktır ana şahsiyle muhtastır (ona mahsustur)
Çıkıp fevk-ul-ûlâye (en yükseklere) Hakkı görmüştür Habib-ullah.
Cihan cümle cihetiyle (yönleriyle) ve ecza-u sıfatiyle
Hem efal-ı ibadın (kulların fiilleri) hayır ve şerri cümle halk-ullah
Anın ilm-u muradü halk (yaratış) ü takdiriyle hadistir.
Ki yoktur halik ve bazı iki âlemde gayrullah İbadın ihtiyacı(isteği) vardır efalında cüzice (azıcık)
0 efal üzre bulmuşlar sevabı hem ikab (ceza) ullah
Ol efalın cemilidir (güzeli) Hakkın hüb-bu (sevdiği) rızasıyla
Kabihinde (kötü) bulunmaz ne muhabbet ne rıza-ullah
Haram erzaktır herkes yer içer kendi rızkın hep
Ve kimse kimsenin rızkın alıp ekledemez (yiyemez) vallah
Ecel vaktinde meyyittir (ölü) o maktul (öldürülmüş) ve ecel birdir
Ve hal-i yesin imanı değil makbul indallah
Kabirde Münkir Nekir dört şey sual eyler
Ki Rabbin kim nebin kimdir nedir dinin ve kıblengah
Cevabın verenin caniyle cismi zevk eder anda
Şaştı p küf far (kâfirler) ve âsiler çeker anda azab-ullah
Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse
Dahi yevm-i kıyamette (kıyamet gününde) eder emvatı has Allah (diriltme)
Verirler defter-i amalini (amel defterlerini) her adamın anda
Kiminin sağ eline kimine soldan ma'azallah
Kitabiyle hesabı var Hûda'nın rûz-ı mahşerde (mahşer günü)
Sorarlar herkesin efal-u akvalın bi emrillah
Kebairle sağair (büyükle küçük) ehline ol gün şefaatler
Ederler enbiya-u ehli ilim-u evliya-ullah (nebi, âlim ve veliler)
Ameller vezn olundukta (tartıldıkta) Sıratı geçmemiz haktır.
Ve Kevserle sekiz Cennet verir müminlere Allah
Girecek Cennete müminler anda çok bulup nimet.
Görürler şüphesiz anda niteliksiz Cemallullah (Allah'ın cemali)
Ve Cennetle Cehennem şimdi var ehliyle bakidir.
Cehennem yedidir ehlin yakar daim o nârullah (Allah'ın ateşi)
Hûda (Allah) afveylemez şirki ve illâ andan ednayi (aşağı)
Dilediği kulundan her günahı afveder Allah
Kabul eyler duayı Hakteala kendi fazliyle
Ve hâcat-ı ibadı (kulların işlerini) hem kaza eyler rauf Allah
Dahi İslâm ile iman ikisi şey-i vahittir (tek şeydir)
Cenab-ı Haktan ol her ne getirdiyse Resulallah
Kamusun dil ikrar ve tasdik eyledim bilkalp (kalple)
Birine yoktur inkârım inandım şüphesiz vallah
Kerâmât-ı veli (velinin kerametleri) haktır. Nebisi mücizâtîdir.
Keser az müddet içre çok mesafe Evliya-ullah
Bulurlar vakt-ı hacette (dilediklerinde) taam, (yiyecek) ve hem libas anlar
Behâim (hayvanlar) hem cemad (cansızlar) anlarla söylerler bi-iznillah
Gahî su üzerinde meşyederler (yürürler) vecd ve haletle
Havada gah uçarlar hark eder (bozar) âdâtını (adetlerini) Allah
Ve afdal-ı evliya Sıddîk-i-ekber, badehu (sonra) Faruk (Hz. Ömer)
Ve zinnureynden sonra (Hz. Osman) Ali'dir ol veliyullah
Bu dördü hem hilâfette bu tertip üzre kaimdir
Bu çâryardan sonra hem afdal-ı Evliya-ullah
Kalan ashabıdır ki cümlesinin zikri hayrolsun
Cemi âl-ü ashâb-ı kiramı sevmişim fil-lah (Allah için)
Aşere-i mübeşşire ve Fâtıma, Hasan Hüseyin
Bu ümmetten bula râh-ı cennet (cennet yolu) ile meş-hedü billah
Ve gayrı kimseye ayniyle Cennetlik denilmez kim
O gaybe (görünmeyene) hükmolur, gaybi ne bilsin kimse gayrullah
Ve ashab-ı kiramın cümlesinden sonra ümmetten
Cemi-i tabiin (tabiinin tümü) olmuştur afdal-ı Evliya-ullah.
Tasaddükla (sadaka vermekle) duamızdan bulur emvâtımız (ölülerimiz) nimet
Ve fazl-ı emkine (yerler) ve eşhas ve ezman (şahıs ve zamanlar) haktır ey vallah
Isabet-i ayın (göz değme) caizdir ve sihir insana vahidir
Beşer ilminden ajdaldır (üstündür) ulûm-î Enbiya-ullah
Hûda otuz iki farzı ibadına buyurmuştur.
Kamusun (tümünü) farz bildim boynuma aldım bi-tav-illah
Şuruti (şartları) beştir İslâm'ın ki tevhid-usalat-u savm (oruç)
Zekât-ü Hac, ganiler (zenginler) hakkına farz eylemiş Allah
Namazın şartı hariçte olanlar altı farz olmuş
Ve erkânı içinde oldular hem altı farz-ullah
Dışındaki teharet, setr-i avret (avret yerini örtmek) vakti bilmektir.
Ve abdest almak ve niyyet hem istikbal-i Beytullah (kıbleye dönmek)
Namaz içinde tekbir ve kıyam ile kıraattir
Rükû ve kade-i uhra ikişer secdedir lillâh
Vuzunun (abdestin) farzı yüz yumak, yedini merfakiyle hem
Başa mesh eyleyip ayakları guslet (yıka) dedi Allah
Güslün farzı üçtür kim tamazmuzdur (ağız çalkalamak) hem istinsah
Üçüncü cümle azasın yumaktır tevbet-ün Lillah
Teyemmüm eylemek vaciptir abdest ile güsliçin
Su bulunmazsa ya kudret yok ise bu şer-ullah
Anın rükni iki vurmak, şuruti beş biri niyyet
Said (yüksek) ve tahir (temiz) ve mesh ve biri acz-ı ibadullah (güçsüzlük)
Ve savmın farzı üç: niyyetle ehl-ü şürbi (yeme, içme) terketmek
Fecr doğduktan gün batınca imsak oldu emrullah
Dahi Haccın furuzu üç biri ihrama girmektir
Biri vakfe Cebel (dağ) üzre ziyaret oldu Beytullah
Harami itikat etmek haram andan sakınmaktadır.
Halâli hem halâl etmek budur cümle furuzullah
Hem ashab-ı güzin-u tabiin-u müctehidinîn
Ne kim var ehl-i sünnet velcemaat cümle Ehlûllah
Kamunun itikadı bu beyitler üzredir bil, Hakkı
Budur hak mezhep ancak bunda sabit eylesin Allah
Eğer benden küfür amda (bilerek) ve hata sadır oldu ise (çıktı ise)
Ben o küfrün cemimde beri oldu li vechullah
Dahi şer'a muhalifse eğer efâl ve ahvâlin (fiil ve sözlerin)
Ben anlardan rücû ettim ve tüptü (tevbe ettim) kurbe-tullah
Ne kim kılmış Habibüllah bize tebliğ ahkâmı
Kabul ettim anı âmentü billah ve hükmül-lah
Dilim ikrarım kalbimle tasdik eyledim candan
Senin hıfzında (korumanda) imanım emanet olsun ey Allah.
AÇLIĞA METHİYE
Açlık ki tok eyler ol kamu azayı Açtıkta bu nefs, terk eder dünyayı
Hem açlık açar rumuz her manayı
Açlıkta bulur bu can ve dil Mevtayı
Nandan (ekmek) boş olan pür (dolu) hikmettir.
Gönlü gözü uyanık işi ibrettir.
Açlık ki tamam hiffet (hafif) ve iffettir
Her derde şifadır ol tene sıhhattir
Hakkı, az ye eyle batna (karna) hulku mizan
Açlıkta yok ol ziyan ki toklukta ayan (belli)
Açlıktan olan ziyana peştir (yeter) bir nan
Toklukta marazlara gerek çok derman
Hakkı, yemek az ye, az uyu, az söyle
Can sağlığı, dil hoşluğu bul sen öyle
Her ne dilesen gönülde bul, zevk eyle
Kim iki Cihan saadetidir böyle
Bend eyle dıhanı (ağzını bağla) bu cihanı seyret
Koy hobi (uyku) gönülde her nıhanı (gizli) seyret
Aşk aça yürekte çün dihanı (ağızları) seyret
Deryalar içip sofayı canı seyret
Nefs ehline gerçi açlık olmuş zindan
Amma ki gönül ehlinedir hoş seyran
Açlıkta gönül safa bulur lezzeti can
Pes cu (açlık) dur ehli hakka Hak'tan ihsan
Hakka ki taam (yemek) ı enbiyadır açlık
Hem hal ve makam-ı evliyadır açlık
Hem Mijval-ı kalb-ı asfiyadır açlık
Her derde deva ve hoş neva (nağme) dır açlık
Hakka ki safayı asfiya (temiz kalpli) cu olmuş
Takva ve reşad-ı etkiya cu olmuş
Hem fitnat-ı reyi ezkiya (zekiler) cu olmuş
Bel zirve-ı çayı irtikâ (yükseliş) cu olmuş
Çok uyumak oldu ilim ve fazlı hadım (yıkıcı)
Nevvam (uyuyan) ve ekül (yiyen) olur alil ve nadim
Hakkı Hak için nahar ve l %ı (gündüz gece) ol kaim
Ölmezden olup sen olgamın, m haim
Oldukça bu nefs hay (diri) gönüldür naim (uyumuş)
Nefs olsa gönül bulur hayat daim
GELİR ELBETTE SANA KISMET OLAN
Âlem içinde ayan ve pinhan (açık ve gizli)
Gelir elbette sana kısmet olan
Kişinin gece ve gündüz talebi (isteği)
Olamaz rızk-ı kesirin (çok rızkın) sebebi
Rızkına kani olan ehl-i mezak (zevk sahipleri)
Olalar mazhar-ı ismi rezzak
Seni yoktan var eden aç etmez
Gayri kapılara muhtaç etmez
Yürü var Hakka tevekkül eyle
Haline sabır ve tahammül eyle
Genç kâşanede rahat hoştur
Dade-ı Hak (Allah sevgisi) kanaat hoştur
Biliriz ahvâlini rezzâk-ı Hakim
Rızkını vakt ile eyler teslim
Mâle mevkuf (bağlı) değil erzakın
Gayri yüzden itirir rezzâkın (rızkım veren)
Çeşmini hatırını eyle gani (zengin)
Kerem et olma geda (dilenci) çeşm-i deni (aç gözlü)
Çekme hiç gürisnelikten (açlıktan) haşyet (korku)
Kulun aç kormu veliyyinimeti (Allah)
Bizi ey Hay Huda-yı muteal (diri yüksek Allah)
Rızk için kılma perişan ahval
Zikrini dilde (gönülde) gıdayı ruh (ruhun gıdası) et
Canda hikmet kapısını meftuh et (aç).
ALLAH’IN VASIFLARI
«MÜSTEZAD»
Ey mâlik-i mülk-i du (iki) cihan, vahid-î kahhar (tek kahredici)
Yoktur sana sâni (ikinci)
Sen dâim ve bakisin ve yok dar (çevre) da diyar (şehir)
Eşya heme (hepsi) fâni
Mevcud-ı hakikisin ve ma'dümdur (yok olacaktır) eşya
Çün (çünkü) saye (gölge) ve rüya
Sensin hep edüp ey Uy en ey fâil-i muhtar (Allah)
Ahval-ı cihan
Sun'unia var ettin nice bin enfüs-i ervah (nefis ve ruhları)
Eşkâl (şekiller) ile eşbâh (cesetler)
Nurunla semavet-ü zemin (gök ve yeri) eyledin izhâr (gösterdin-y arattın)
Hep kevn-ü mekânı (varlık-kâinat)
Ey evvel-ü hem âhir (ilk ve son) ve hem batın-u zahir (içli ve görünen-Allah) Senden bu mazâhir (görünenler)
Hep havi (kudret) dahi kuvvet alır ondan ve bisyâr (çok)
Hem nam ile şanı (ad ve sanı)
Aşkınla dönüp ruz ile şep (gündüz ile gece) rakseder eflâk (felekler oynar) Hayrette kalır hâk (toprak)
Şevkinle yanar şems-ü kamer (güneş ve ay) sabit seyyar (durucu ve gezegen) Eyler deverani (dönerler)
Eflâk-ü anasırla mevalide (bitki, mâden, hayvan) çu hemrâh (yol gösteren) Nurundur ey Allah
Zerrati kamu eyledi serkeşte (hayrette) çu pergâr (dönen)
Aşkın hafakanı (çalkantısı)
Aşkınla hava cuş edüp (coşar) emvac olur ebhor (denizler dalgalanır)
Şev¬kinle kamu pür (çok)
Aşkın düşürür şevk ile vadilere (derelere) naçar (zorunlu)
Her ab-ı revanı (kar suları)
Aşkınla muamma-yı (gizlilikler) cihan, hal olur (çözülür) ancak
Ey vâhid-i mutlak (tek Allah)
Bir şule (alev) imiş âlem edermiş anı tekrar
Aşkın cevelani (dönüşleri)
Her can-ü gönül, tab iledir nuruna mail (eğilimli)
Nur anlara şâmil
Zerrat-ı Cihan, vahdetim (birliğini) eylemiş ikrar
Bî nutk-u lisanı (konuş¬madan)
Nurunla, dil-ü didemize (gönülle gözümüze) göster ilâhî
Eşyayı, kema hi (olduğu gibi)
Tâ seyredelim şanların ey kulzem-ı Zahhâr (ey denizleri coşturan)
Her an-u zamanı
Nurunla zuhur etti çu ervah ile esma (ruhlar ile isimler)
Aşk oldu müsenmâ (adlandı)
Göster bize her mertebede şâir etvar (tavırlar-fiiller)
Bir ayn-ı ayanı (gö¬ren göz)
Ger aşk-ı cihangirine (ulu) meyil eylese (eğilse) zâhid
Olurdu muşâhid (görücü)
Hem Kabe misali sevb etmezdi ol inkâr
Her seng-ı nişanı (belli taşı)
Hakka ki olan aşk-ı safa bahşına (sevinç verici) vâkıf olmuştur o Arif
Hoş cam gibi şefkat eder cümleye her bâr (her zaman)
incitmez o canı
Âdemde kodun sırrına mahzen dil agah (uyanık gönül)
Olmuş o nazargâh (bakış yeri)
Çün ayınadır lütfüna dil ey şeh-ı cebbar (Allah)
Kesreyleme anı (onu kırma)
Sâf eyle bu dil aynasın, tâ Tura (Tur'a kadar)
Kâmil ol hüsne mukabil
Baktıkça ana sen seni kim dola envar (nurlar dolsun)
Hem râz-ı nihani (gizli sırları)
Her hamd-ü sena meth-ü duadır sana raci (dönen)
Sen cümleyi Cami (hep¬sini toplamışsın)
Hep senden alırlar dün ve gün âşık ve dildar
Hem aşk ve hem anı
Mihrinle (güneş) pür ettin (doldurdun) bir avuç hâki (toprağı) dirahşan (parıldayıcı)
İsmin ded;n insan.
Nurunla hem ettin cüzünü mazhar-ı didar (cemalini gösterme)
Bulmuş le-meanı (parıltıyı)
Yolunda çu terk eylemişim cümleyi
Mevlâ Bildim seni ulâ (ilk)
Dil gerçi senin çün sever ol cümleyi
Yekbâr (bir kere) olmaz nigarani (ba¬kam)
Aşkınla refik eyle (yoldaş et) beni olsun enisim (alışma)
Hem dilde celisim (beraberim)
Şirin diheni (tatlı ağzı) cana değer eyliyle güftar (söz söyliye)
Esrar-ı beyan (gizlilikleri bildirme)
Bî aşk temin (aşksız vücudum) bâr-ı gırandır (ağır yük)
Ey dost Ger mağz (dimağ) ger mağz ve eğer Post (cild-deri)
Aşkınla tahammül kılınır (dayanılır) yükle ne kim var
Her bâr-ı giranı (ağır yükü)
Bı aşk belâdır ki ne var devlet ve nimet Aşkınla saadet
Aşkınla belâ bal olur ateş, gül ve gülzar (gül bahçesi)
Oldur zer-ı kani (altın madeni)
Aşkın elem-ü derdi verir gönlüme lezzet
Oldur bana izzet (aziz olma)
Kim gamla yanıp cism ola kül can ola çün nâr (ateş) itr ola düham (du¬manı ıtır ola)
Aşkınla dolan, buldu ayan (açık) devlet ve ikbal
Hem izzet ve iclâl (tazim)
Benlikte kalan nefse uyan müdbir bimâr (şansız bir hasta)
Çekmiş o ziyanı
Bir kerre içen âşık elinden mey safi (temiz şarap) olmuş ana kâfi
Cismi uyuşup kalbi olur hane-ı humar (içki evi)
Kor âb ile nanı (su ile ekmeği)
Aşkın çün olur âşıka deryaları sakı (denizleri sunan)
Hay (diri) olur o baki
Şevkin bitirir (yeşertir) gülsen-i (gül bahçesi) canında çok ezhâr (çiçek¬ler) Esmar-ı cinani (cennetlerin meyvelerini)
Benlikten irağ et beni, aşkına vasıl (aşkına eriştir) olsun bana hasıl
Anında ne kim görürse gönül eyliye tezkâr (ansın)
Ol ruh-ı revam (akıcı ruhu)
Evham-ı (kuruntu) hayalimle işim havf-u hatardır (korku ve tehlike)
ödten bu beterdir
Hüzünle pür et (doldur) gönlümü tâ kalmasın efkâr (fikirler kalmayin-
caya dek)
Ver emn-ü amâni (korkusuzluk - huzur)
Kahrinle olan münkabiz eylerse (tutarsa) tevekkül
Hem sabr-u tehammül
Mihrinle (güneşinle) dolar kalbi, gider zulmet-ı ağyar (yabancı karanlık)
Kor tir ve kemani (ok ve yayı)
Hikmetle nazar et nedir heyet-i âlem çok âyet muhkem,
Eşyada ayan (açık) nur-ı yakın (inanç nuru) bulmuş o Hüşyar (akıllı)
Kor gayri kemani
Şevkinle figan eden (bağıran) olur aşkına mahrem
Zevk eyler o her dem
Feryad ile (bağırmakla) çün bahre (denize) erer bahrolur enhâr (nehirler
deniz olur)
kalmaz o figanı (bağırmaları)
Çün nur-ı Habibinle ki oldur yamamn irfan .(irfan denizi)
Kıldın bizi şâdân (sevindirdin)
Ol bahr-ı hakikatten olur her dile fevvâr (her gönlü köpürten - coşturan)
Aşkın galeyanı (kaynaması)
Her dilde sana hamd-ü sena eyledi Hakkı yok anladı halkı
Aşkınla eder nazm hoş efkâr ile eşâr (hoş fikirlerle şiirler dizler)
Ebkâr-ı maâni (manaları birleştirerek)
GÂFİL OLMA HAZIR-I HAKK OL!
NAZIM
Nimet-i uzmaxyı cemiyette idin bir zeman
Düştün andan bu azâb-ı gaflet vecihle yaman
Aşina-yı Hak iken bigâne3 oldun bigüman (şüphesiz)
Aynı Beyt-ullah4 iken Puthane5 olmuş dil heman
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Hazır ol kim nimet-i cemiyet hatır odur
Gafil olma kim azâb-ı tefrika6 hâzır odur
Hak'ka candan kıl teveccüh7 kalbine nazır8 odur
Evvel-ü âhir9 odur hem bâtm-u zahir10 odur
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Cehl ve havf11 ve gam-u gazab12 hep gaflet ve nisyândandır
Gafil olan sü-i hulkiyle14 yanar nirandadır15
Ârif-i agâh16 olan can, rahmet-i Rahmandır
Gark-ı bahr-ı vahdet17 olmuş Cennet-i irfandadır
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Ab-u nanı18 koy bu cisme Zikr-i Hak19 idam20
Zevk-i zikrul-lah21 ile dil mutmain olsun tamam
Hayrete var kim odur dil beytine22 Babüs-selâm 23
Hak ile her halde ol tâ ol senin ola müdam24
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Ey gönül her ne dilersen sende, iste de sende bul
Ger saadet mend25 isen kendinde bul ol dosta yol
Bab-ı hayrette26 huzur-ı Hazrete eyle duhul27
Masivadan fariğ28 ol aşkın deminden pürdem öl29
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zeman
Sözlük :
Nimet-i uzma:büyük nimet (1)
Azab-ı gafet gaflet azabı (2)
Bigane:ilgisiz (3)
Beytullah: Allah’ın evi (4)
Puthane:Putlar evi (5)
Azab-ı tefrika : tefrikacılık acısı (6)
Teveccüh: yönelme (7)
Nazır:gözetici(8)
Evvel ahir:başlangıç ve nihayet(9)
Zahir ve Batın: görünen ve gizlide kalan(10)
Cehalet ve korku (11)
Gam ve öfke Nisyan:unutma (13) (12)
Sui hulk: kötü ahlak (14)
Niran (15)
Arif-i ağah irfan ehli (16)
Gark-ı bahr-i vahdet (17)
Su ve ekmek (18)
Zikr-i Hak yaratanı anma (18)
İlk ve son (19)
İdam: katık 20)
Allahı anma (21)
Dil beyti: gönül evi (22)
Teslimiyet kapısı (23)
Müdam : devemlılık (24)
Saadetmen: mutluluk (25)
Bab-ı hayret :hayret kapısı (26)
Duhul: dahil olma (27)
Masivadan fariğ : dünyevi her şeyden ferağat (28)
Pürdem (29) zamanın doluluğu
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI’YA GÖRE ŞERİAT NEDİR?
Habibine atasıdır1 şeriat
Yirmi üç yıla dek Cebrail'in
Ana vahy-ı Hüdasıdır şeriat
Cihanda çoktur envai ulumun2
Kamusunun hemasıdır şeriat
Bu nefsi kâfiri katletmek3 için
Hak'km hükmü kazasıdır şeriat
Cihad-ı ekber4 eden ehl-i irfan
Kulübünün5 safâsıdır şeriat
Tarikat kurbanının önünde
Delil ve müktedâsıdır6 şeriat
Hakikat gerçi sultanlıktır amma
önünde anın livasıdır7 şeriat
Şeratten veli yad olmaz asla
Velinin aşinasıdır8 şeriat
Şeriatle durur arz-u semavat9
Bu bünyanm10 binasıdır şeriat
Ne bilsin şer-İ pâki11 ehli ilhad112
Ol a'dânm13 cefasıdır14 şeriat
Hemen anlar da aklınca sanır kim
Nizam için olasıdır şeriat
Sakın canım sakm anlar gibi hem
Deme sen de nolasıdır şeriat
Şeriatsız hakikat olur elhad15
Hakikat gün ziyasıdır16 şeriat
Ziyası olmıyan şemsi 17 de yok bil
Hakikatle kıyasidir şeriat
Cihana bir veli gelmez ki illâ
Elinde anın asasıdır18 şeriat
Dahi başında tac-u şâl ve kisvet19
Hem eknanda20 abâsıdır şeriat
1.A’ta: armağan
2.envai ulum çeşitli ilimler
3. nefsi kâfiri katletmek : inkarcı nefsi öldürmek
4. Cihad-ı ekber : nefisle yapılan büyük cihat
5.kulübün sefası : Kalplerin bahtiyarlığı
6. müktedâ :Örnek
7.Liva: bayrak
8.Aşina : tanıdık
9.Arz ü semavat : yer ve gökler
10.Binalar
11.şer’i pâki: pak şeriat
12. ehli ilhad : ateist
13.Ol a’da: o düşmanların
14:cefa: eziyet
15.ilhad : dinsiz
16.Gün ziyası: gün ışığı
17.Şems:güneş
18.Asa
19 tac u sal ve kisvet : başa tac ve kisveler
20.Eknan evler odalar
GÖNÜLLER ANCAK “AŞK” İLE İNŞA OLUNUR
Aşk ile mâmur1 olur
Hane-i viranımız2
Hüzünle mesrur olur
Tâlib3i - cananımız
Her ne ki âlemde var
Aşk imiş ey yar-ı gâr4
Olmuş ol leyl-ü nahar5
îlm ile irfanımız
Aşk ile hoş dolmuşuz
Mest-i müdam6 olmuşuz
Fakr-u fena bulmuşuz
Oldu baka şanımız
Gerçi hakiriz7 çu hâk8
Oldu veli aşk-ı pak9
Dilde Çu meh10 tâ-benâk11
Oldu çu zer Kânimiz12
Çevremize ne felek Kim
Devreder13 ol çün kelek14
Kim Şeh-i mülk-ü melek
Tahtıdır eyvanımız15
Aşk gedası16 olan
Saltanat eyler nihan17
Lâ-cerem18 olmuş cihan
Bende-i fermanımız19
Hakkı, Cu divâne20dır.
Âşık-ı cananadır.
Aşk ile meyhanedir
Şevk ile hayranımız
Sözlük:
(
1) Şenlenir
(2) Yıkık evimiz
(3) Talıb: istekli
(4) Yar-ı gâr: gerçek dost
(5) gece gündüz
(6) Daimi sarhoş
(7) Alçak
(8) Toprak
(9) Temiz aşk
(10) Ay
(11) Parlak
(12) Altın madeni
(13) Döner
(14) Durucu
(15) Divan
(16) Dilenci
(17) Gizli, saklı
(18) Mutlaka, elbette
(19) Emrimize bağlı
(20) Deli
GAFLETTEN UYANMAK CANA SAFADIR
Gafletten uyan ey dil, kim bâd-ı saba1 geldi
Aşkın yeli esti bil kim, cana safa geldi
Ey âşık-ı ruhani vey arif-i rahmani
Tenha gece bul ânı kim cana hidâ2 geldi
Ver hâbmı3 emvate4 gel kadı-ı hacata5
Hoş başla münacate6 âvânı sena7 geldi
Koy hâb-u hayalatı terk eyle muhalâtı8
Bul aşk ile halatı kim şevk-i lika9 geldi
Kesret10 kederinden geç vahdet meyini11 saf iç
Sen sayma vücudun hiç, ol nur ve ziya geldi
Hâb içre olur gamlar aşk içre olur demler
Agâh12 olun âdemler çün avn-ı hüda13 geldi
Hakki, ko bu ağyarı14 bul dilde o dildâri15
Fevt eyleme16 eshâri17 kim vakt-i nida18 geldi
Sözlük:
(1) Lâtif rüzgâr (7) övme zamanları (13) Allah'ın yardımı
(2) Hidayet (8) Olmıyacak şeyleri (14) Yabancılar
(3) Uyku (9) Görme şevki (15) Sevgili
(4) Ölülere (10) Çokluk (16) Kaçırma
(5) Allah (11) Birlik şarabı (17) Seher vakitlerini
(6) Yalvarışa (12) Bilin-uyamn (18) Seslenme zamanı
CAN-I DİLDE, HANE KILDIN AKİBET
Can-ı dilde, hâne kıldın âkibet1
Gönlümü virane2 kıldın âkibet
Öl cünün3 zincirini tahrik edüp
Sen beni divâne4 kıldın âkibet
Aşk-ı bipervâyâ5 mahrem eyledin
Akıldan bigâne6 kıldın âkibet
Dane-i nâçiz7 idim ben zir-ı hâk8
Dane-i yüz dane kıldın âkibet
Dane iken bağ ve bustan0 eyledin
Hâki, Pür kaşane10 kıldın âkibet
Cümleden kat eyledin11 çün gönlümü
Vasıl-ı canana12 kıldın âkibet
Hamr-ı vahdetten13 içirdin tab'ıma
Ruhumu Peymana14 kıldın âkibet
Sâki-ı gülzâr15 cansın dembedem16
Gönlümü meyhane kıldın âkibet
Ey Fakir-ullah bu Hakkı bendegi17
Âşık-ı ferzane18 kıldın âkibet
Sözlük:
(1) Son, netice (7) Değersiz tane (13) Birlik şarabından
(2) Yıktın (8) Toprak altında (14) Kadeh, bardak
(3) Delilik (9) Bahçe (15) Çiçeklik
(4) Deli (10) Dolu köşk (16) Her an
(5) Pervasız, korkusuz (11) Kestin (17) Kulunu, köleni
(6) Yoksun, yabancı (12) Canana kavuşturdun (18) Arif, hekim
KAİNATIN KANUNU DEĞİŞMEKTİR
(Gökten yere ve zerrelerle ta güneşe kadar)
Cihan kevn-ü fesat üzre cümle rağbetle
(Cihen, oluş ve bozuluş içinde hep içten)
Kemâlini talep eyler mürebbiden Cavid
(Dima kemale ermesini Allah'tan ister)
Kemal-ı hayat nebat ve kemali hayvandır
(Hayatın kemali bitki, bitkinin kemali hayVari(ı
Kemal-ı hayvan insandır oldur asıl nuvid
(Hayvanın kemale ereni olgunu insandır asıl
Kemal-ı adam olur hem visal-ı aşk-ı Cemil ^^ bUdUr)
(Kemale eren adam da ilâhı aşka erişir
Ki oldur asıl muradat ve gayet her ünıid
(Ki her ümid ve dileğin gayesi odur)
Çü bahr mevc olur andan buhar ve gaym
(Çünkü denizden dalga ondan da buhar, ^ mtarv
Matar ki sel olur aslın bulur karip Ve '^.^ Ve yağmur c
(Yağmur da sel olur ve ergeç aslını bulur\
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
(Çünkü aşk, daima eşyayı seyreder ve deverder
Her anda kevn-ü fesad oldu başka halk-ı cedid
(Her an dünyaya yeni yaratıklar gelir
O kim cihanı bu hikmetle seyreder
Hakkı (Hakkı, bu hikmetle cihanı seyreder)
oL ehl-ı dildir o vâsi'dil oldu Arş-ı mecid.
(O gönül ehlindendir. Onun geniş gönlü, yüksek arş oldu.)
GÖKLER ALEMİNİ TASVİR
Nazar eyle bu devr-i eflâke
(Bu devreden, dönen, feleklere bak)
Daire oldu nokta hâke
(Toprağa nokta daire oldu)
Daire içre âlem-i imkân
(Varlık âlemi, bu daire içindedir)
Âlem içinde behâim ve insan
(Âlem içinde hayvanlar ve insan)
Oldu insan, içinde Arş-ı azam
(insan onun içinde arş-ı a'zam oldu)
Kâbet-ullah yani kalb-i selim
(Allah'ın evi temiz kalp)
Kalb içinde mahabbet-i sübhan
(Allah'ın sevgisi kalbin içindedir)
Ahsen-ül halikın ve alışan
(Yaratıkların en güzeli ve sânı yüksektir)
Anınla vücuda geldi cihan
(Cihan onunla var oldu)
Bahr ile sanki mevc-i bi payan
(Sanki denizle sonsuz dalgadır)
Katreden Âdemi kılar peyda
(Bir damladan Âdemi var eyler)
Anı, bahr-ı ülve eder mahza,
(Onu, yüksek denize salar).
(1) İsteklisi.
(2) Şekline, yapısına.
(3) Feleklerin gönül ve canına.
NEFSİNİ BİLEN ALLAH’I BİLİR
Kandedir cehliyle zulmet nefs-i şüb'anındadır
(Nerede bilgisizlik ve karanlık varsa senin doymuş nefsindedir)
Kandadır ilimle hikmet bil anı canındadır (ilimle hikmet nerede? Bil ki o canındadır)
Zahir ahkâm-ı eflâkin eğer mahkümisen
(Eğer görünüşte feleklerin ahkâmına boyun eğmişsen)
Batına Ay, kevn felekler cümle fermanındadır (içten Ay, varlık ve feleklerin hepsi senin emrindedir)
Sureta bu harman âlemde sen bir tanesin
(Gerçi görünüşte sen, bu âlemin harmanında bir tanesin)
Ma'nâ yüzünde ne kim var cümle harmanındadır (Mana âleminde ne varsa hepsi senin harmanındadır)
Siki vur mirat-ı kalbe taşraya bakmağı kov.
(Kalb aynasına cila vur, parlat. Dış âleme bakmayı bırak)
Sen sana bak cümle âlem halkı divanındadır
(Sen kendine bak âlemin bütün halkı senin divanında 'huzurundadır')
Vech-i Hakka aynasın sen, sen özünü bir hoş gözet (Hakkın yüzüne sen bir aynasın, kendini iyice gözet)
Men araf sırrındaki maden senin kânındadır
(Nefsini bilen Allah'ını bilir sırrındaki maden senin içindedir)
Ey gönül sendedir ol Kaf kanaat (1) sende
Sendedir akıl ve edeb nutk-ü belagat (2)sende
Sendedir aşk ile can hüsün ve Melahat (3) sende
Sendedir baht-ı âlâ (4) necmi saadet(5) sende
Sendedir ilm-i ledûn(6) rumz-ı beşarat (7)sende
Sendedir sırr-ı hüda(8) ban emanet (9) sende
Sendedir güne-ı nihan (10) ayn-ı keramet (11) sende
Sendedir kân-ı kerem (12) zat- hidayet (13)sende
Sendedir hamr-ı ezelü (14)sekr-ü feragat (15)sende
Yar iken tanı uzun bunca feraset sende
Sendedir nur-ı hüda (16) lûtüf ve inayet (17) sende
Hasılı sendedir ol gayet gayet sende
Sendedir türlü hüner türlü maharet sende
Sendedir zabt ile rabt (18) emre itaat sende
Sendedir hulk-ı cihan (19)cümle imaret(20) sende
Sendedir bahr(21) ile ,bir cümle vilâyet sende
Bu cihan varlığı hoş buldu nihayet sende
Varlığın aşka değiş eyle feragat(22) sende
Sendedir düzah-ı süzan (23) dahi Cennet sende
Sendedir iki cihan mülkü tamamet sende
Gafil olma gözün aç âlem-i kübra (24) sensin
Sıdre ve levh ve kalem arş-ı mualla (25) sensin.
(1) Kaf dağ! büyüklüğündeki kanaat.
(2)Güzel ve açık konuşma.
(3)Güzellik ve çekicilik.
(4)Yüksek şans.
(5)Saadet (mutluluk) yıldızı.
(6)ilâhî sırları bildiren ilim.
(7)Müjdenin işareti.
(8)Allah'ın sırrı.
(9)Emânet yükü.
(10)Gizli hazine.
(11)Keramet gözü.
(12) Cömertlik ma'deni (kaynağı).
(13) Doğru yol göstericiliği.
(14) Ezelî (başlangıcı olmayan) feraga¬tin, fedakârlığın sarhoş edici şarabı.
(15) Anlayış (idrak).
(16) Allah'ın nuru.
(17) Lutûf ve yardım.
(18) Tutukluk ve bağlılık.
(19) Cihanın tabiatı (huyu). .
(20) Bütün bayındırlık.
(21) Deniz.
(22) Vaz geçmek.
(23) Yakan Cehennem.
(24) Büyük âlem.
(25) Yüksek arş.
KEVN VE FESAT (OLUŞMA VE DAĞILMA)
Bu kâinat cihan hep tebeddül eyler ümid
(Bu kâinatta, bu cihanda hep ümit değişir)
Semâdan arza dek ve zerrelerle tâhurşid
(Gökten yere ve zerrelerle ta güneşe kadar)
Cihan kevn-ü fesat üzre cümle rağbetle
(Cihen, oluş ve bozuluş içinde hep içten)
Kemâlini talep eyler mürebbiden Cavid
(Dima kemale ermesini Allah'tan ister)
Kemal-ı hayat nebat ve kemali hayvandır
(Hayatın kemali bitki, bitkinin kemali hayvandır)
Kemal-ı hayvan insandır oldur asıl nuvid
(Hayvanın kemale ereni olgunu insandır asıl müjde budur)
Kemal-ı âdâm olur hem visal-ı aşk-ı Cemil
(Kemale eren adam da ilâhı aşka erişir
Ki oldur asıl muradat ve gayet her ümid
(Ki her ümid ve dileğin gayesi odur)
Çü bahr mevc olur andan buhar ve gaym ve matar
(Çünkü denizden dalga ondan da buhar, bulut ve yağmur olur)
Matar ki sel olur aslın bulur karip ve baid
(Yağmur da sel olur ve ergeç aslını bulur)
Çü aşk seyreder eşyayı devreder daim
(Çünkü aşk, daima eşyayı seyreder ve devreder)
Her anda kevn-i fesad oldu başka halk-ı cedid
(Her an dünyaya yeni yaratıklar gelir)
O kim cihanı bu hikmetle seyreder Hakkı
(Hakkı bu cihanı seyreder)
O EHLİ DİLDİR, o vâsi'dil oldu Arş-ı mecid.
O gönül ehlindendir Onun geniş gönlü, yüksek arş oldu.)
Nazar eyle bu devr-i eflâke
(Bu devreden, dönen, feleklere bak)
Daire oldu nokta hâke
(Toprağa nokta daire oldu)
Daire içre âlem-i imkân
(Varlık âlemi, bu daire içindedir)
Âlem içinde behâim ve insan
(Âlem içinde hayvanlar ve insan)
Oldu insan, içinde Arş-ı azam
(însan onun içinde arş-ı a'zam oldu)
Kâbet-ullah yani kalb-i selim
(Allah'ın evi temiz kalp)
Kalb içinde mahabbet-i sübhan
(Allah'ın sevgisi kalbin içindedir)
Ahsen-ül halikın ve alışan
(Yaratıkların en güzeli ve sânı yüksektir)
Anınla vücuda geldi cihan
(Cihan onunla var oldu)
Bahr ile sanki mevc-i bi payan
(Sanki denizle sonsuz dalgadır)
Katreden Âdemi kılar peyda
(Bir damladan Âdemi var eyler)
Anı, bahr-ı ülve eder mahza.
(Onu, yüksek denize salar).
NAZIM
Kandedir cehliyle zulmet nefs-i şüb'anındadır
(Nerede bilgisizlik ve karanlık varsa senin doymuş nefsindedir)
Kandadır ilimle hikmet bil anı canındadır (İlimle hikmet nerede? Bil ki o canındadır)
Zahir ahkâm-ı eflâkin eğer mahkümisen
(Eğer görünüşte feleklerin ahkâmına boyun eğmissen)
Batına Ay, kevn felekler cümle fermanındadır (içten Ay, varlık ve feleklerin hepsi senin emrindedir)
Sureta bu harman âlemde sen bir tanesin
(Gerçi görünüşte sen, bu âlemin harmanında bir tanesin)
Ma'nâ yüzünde ne kim var cümle harmamndadır (Mana âleminde ne varsa hepsi senin harmamndadır)
Siki vur mirat-ı kalbe taşraya bakmağı kov.
(Kalb aynasına cila vur, parlat. Dış âleme bakmayı bırak)
Sen sana bak cümle âlem halkı divanındadır
(Sen kendine bak âlemin bütün halkı senin divanında 'huzurundadır')
Vech-i Hakka aynasın sen, sen özünü bir hoş gözet (Hakkın yüzüne sen bir aynasın, kendini iyice gözet)
Men araf sırrındaki maden senin kânındadır
(Nefsini bilen Allah'ını bilir sırrındaki maden senin içindedir)
MANZUME
Çün buhar-ı gıda dimağa gelir (Besinin buharı dimağa gelince) Ol havas beruna hâil olur (Diş duyuların işlemesine engel olur) Ruh-ı hayvani ol zaman ne eder (O zaman hayvanı ruh ne yapar) Zahir cismi kor döner gider Bedeni bırakır döner gider) Pes havas beruna muattal olur (O zaman dış duyular işlemez olur) Hâlet-i nevmi cisim anınla bulur (Beden de uyku halini bulur) Çün dimağın havası kalbe iner (Çünkü dimağın duyuşu kalbe iner) Kalb o dem enderun-ı ruha döner (O anda kalp ruhun içine döner) Kalbe ilham olur işaretler işaretler, kalbe ilham olur) Asıldan kalp olur beşaretler (Asıldan müjdeler gelmiş olur) Bî vesait bulursa nafiadır (Vasıtasız bulursa faydadır) Aynı vakıy olur ki vakıy'adır (Olayın tıpkısı oluverir) Kalb, eğer vasıta ile olsa habir (Kalp, vasıta ile bilebilirse) Gördüğü düstûr olunur tâbir (Gördüğü rüyadır açıklanır)
RUBAIYYAT
Halk eyledin ey Hiidâ bu gayretgahi (Ey Allah! bu çalışma yerini yarattın)
Eflâk ve anâsır ve bu şems ve mahi
(Feleklerle unsurları ve bu güneşi ay'ı)
Kur'ân'da dedin fe sümme vechuîlahi
jtlâhî erineleşya'e kemâ hi
(Ya Rabbi bize eşyayı olduğu gibi göster)
Eflâk-ü anâsır ve mevâlid ey dil
(Ey gönül feleklerle unsurları ve mevâlidi)
Ecsam-ü sanayi ve suvar'dır hep bil
(Hepsinin cisimler, sanatlar ve suretler olduğunu bil)
Çün âlemedir hükmü sunî şâmil
(Çünkü Allah'ın işlevi bütün âlemi kaplar)
Pes heyeti âlemi tefekkür hoş kıl
(O halde tüm âlemi iyice düşün)
Eflâk ile devr eder kevâkip her an
(Yıldızlar, her an feleklerle dönerler)
Te'sir edüp imtizaç eder bir erkân
(Bir tarafı te'sir edip birleşir)
Dört tabi muhalif olsa memzuç ey can
(Dört unsur ayrı da olsa birleşiktir ey can)
Madeniyle nebat olur ve hayvan insan
(Madenle bitki ve hayvan insan olur)
Hakkı! bu Cihanı bil kitab-ı hikmet
(Hakkı! bil ki bu cihan bir hikmet kitabıdır)
Eflâk ve anâsırı huruf ve kudret
(Feleklerle unsurları, harfler ve kudrettir)
Terkip ve mevâlid ve kelâm-ı izzet
(Karışım ve mevâlid ve Allah'ın sözleri)
Fehmet kelimât-ı Rabbi, al çok ibret
(Rabbın kelimelerini anla ve çok ibret al)
Bulan kelimât-ı Rabbi'den manayı
(Allah'ın kelimelerinden manayı bulan)
Hiç olmaz o, harfgir ve kor kavgayı
(O hiç kimsenin aybmı aramaz ve döğüşü bırakır)
Tuba ana kim o fehmeder eşyayı
(Eşyanın özünü anlayan ne mutludur)
Ne görüp işitse yad eder Mevlâyı
(Her ne görüp işitse Allah'ı anar)
Hakkı, dile gel kılma heves dünyaya
(Hakkı! gel, dünyaya heves etmemeyi dile)
Emvâcı koyup kendini sal deryaya
(Dalgaları bırak kendini denize salıver)
Bak bu kelimât-ı Rab olan eşyaya
(Allah'ın kelimeleri olan bu eşyaya bak)
Hoş bu kelimâtı anla dal manaya
(Bu kelimeleri güzel anla ve manalarını derin düşün) Bu bahr ne eksilir ne artar asla
(Bu deniz katiyyen ne eksilir ne artar)
Emvâcı gelir gider o bahre vusla
(Dalgaları, kesintisiz o denize gelir gider)
Âlem ki o mevcler gider
(Bir âlem ki o dalgalar)
Kalmaz iki an içinde bakî
(iki an bile içinde kalmaz gider)
Hakki, Hak için ver ehline dünyayı
(Hakkı! Allah için dünyayı istiyenlere ver)
Ednâyı unut sürsün ol âlâyı
(Sen bu alçak dünyayı unut o, sürsün safâsını)
Emvâv ile boş yorulma bul deryayı
(Sen dalgalarla boşuna kendini yorma denizi bul)
Yoğ anla bu mâsuvayı, bil Mevlâyı
(Bu dünyanın yok olduğunu anla ve yalnız Allah'ı bil)
Hakkı anı iste bil Cihanı fânî
(Hakkı! dünyanın fânî olduğunu bil. Yalnız onu (Allah'ı) iste)
Bul mevt-ı iradide hayat-i canı (Canın yaşantısını istekli ölümde bul)
Mutu kübh en tentûtü iyi tam
(ölmeden evvel ölünüz (hadîsini) iyi anla)
Dünya seni terkelmeden sen eyle anı
(Dünya seni bırakmadan sen onu bırak)
Ah savımla bağlasam dihanı hanı
(Ah keski oruçla ağzı bağlasam hani)
Akıl okusa nüsha-ı cihanı hanı
(Akıl, cihan kitabını okusa hani)
Dil bilse o ma'na-ı nihani hanı
(Dil, o gizli manayi bilse hani)
Ah sumtla bağlasam dihanı ham
(Ah susmakla ağzı bağlasam hani)
Dil söylese dinlesem nihani hanı
(Gönül o gizlilikleri söylese de dinlesem hani)
Can görse o ma'na-ı cihanı hanı
(Can (ruh) cihanın o manasını görse hani)
Aşkıyle bulaydım onu hanı ham
(Aşkıyla onu (Allah'ı) bulsaydım hani hani)
Bir bildim iki cihanı mağrur oldum
(Bir kere iki cihanı bildim ve gururlandım)
Ahkâmdı merâtibin koyup dur oldum
(Mertebelerinin ahkâmını bırakıp uzaklaştım)
Çün halle vahdet-ı vücudu buldum
(Çünkü hal yolu ile Allah'ın birliğini buldum)
Pes hıfz-ı meratibiyie mesrur oldum
(Sonra mertebelerini korumakla sevindim)
Hep varlığı bir bilince şadân oldum
(Tüm varlığı bir (tek) bilince çok sevindim)
Ahkâm-ı meratibinde nâdân oldum
(Mertebe (paye) lerinin ahkâmında bilgisiz oldum)
Çün bildiğimi görüp de hayran oldum
(Çünkü bildiğimi görünce de hayran oldum)
Her mertebede muti-i Ferman oldum
(Her mertebede Allah'ın emrine boyun eğdim)
Tevhid-i vücuda çünkü hemrah oldum
(Çünkü vücud birliği görüşüne uydum)
Ahkâm-ı meratibinde gümrah oldum
(Mertebelerinin ahkâmına şaştım)
Çün zevk-ı şuhûde erdim arâğ oldum
(Çünkü Allah'ı görme zevkini tattım ve bildim)
Her mertebesinde hoş nuı'allalı oldum
(Her mertebesinde lıos, Allah ile beraber oldum)
Zannımca yakın ve salıkla sıddlkım
(Yakınen bildiklerim doğrudur ve gerçektir)
Tevhid-i vücud ile dolu tahkikim
(Araştırmalarım, vücud birliğiyle doludur)
Her mertebede çün vücud eder hüküm değer
(Çünkü her mertebede hükmeden odur (Allah))
Pes hıfz-ı merâtip etsem zındîkım
(Sonra mertebeleri saklarsam dinsizim)
Bil vahdet-ı âlemi ki arz-ı Haktır
(Bil ki âlemin birliği Allah'ın varisidir)
Ol şeh ki gayyurdur bu sır muğlaktır
(Gayretli kişi bu sırrı saklar)
Esrar-ı cihanı söyleyen ahmaktır
(Cihanın gizliliklerini söyleyen ahmaktır)
Hıfz edeni hıfzeden Şeh-ı mutlaktır
(Saklayam koruyan Allah'tır)
NAZIM
Dcvr-ı eyyam ol hisarı yıkmadan (günlerin akışı o kaleyi yıkmadan)
Suret-ü ma'na (bedenle ruh) ikisi yar iken
t ki âlemde elinde var iken
llubb-ı dünyayı zamirinden gider (dünya sevgisini gönlünden çıkar)
Tâ alasın âlem4 candan haber
Nur-u zulmet (karanlık) ten yoğurmuşlar seni
Canım nur anla. Zulmet bu teni
Ten muradı ekl-ü şurb-u mal-u mülk
(Bedenin dileği, yemek içmek, mal ve mülktür)
Can temennası Cemal-ı Zülcelâl (Ruh ise Allah'ın cemalini görmeyi diter)
Lâcerem ednâ yeri edna sever (Alçak olan, şüphesiz alçak yeri sever)
Yani ten dünya ve can mevlâ (Allah) sever
Ariyet (ödünç) gömlektir on günlük tenin
Besle canı ariyet nendir senin
Âlemin sen cam hem sultanısın
Hayiftir kim olasın mağlub-ı ten (Bedene yenilirsen yazık olur)
Mecma-ul Bahreyn sensin aç gözün (îki denizi birleştiren sensin gözünü aç)
Cam-ı Cemsin hiçe sayma kendüzün
(Sevgili, daima gönüldedir. Bir an bile uzaklaştığını sanma)
Gerçi dil, gafletle ondan âembedem mehcur olur
(Gerçi gönül, bazan dalıp ondan ayrı düşüyor) Hâb-ı gafletten uyansa dil bulur dildarını (Gönül, gaflet uykusundan uyanırsa sevgilisini bulur) Can olur hazır, huzur eyler gönül mesrur olur Cennet erbab-ı dil canan cemalin seyreder (Cennet ehlinin gönlü sevgilinin cemalini seyreder) Hûr-ü gılman olmaz ol cennette nur nur olur tste sen didar-ı dildarı nazar kıl gönlüne
(Sen, sevgilinin yüzünü iste ve gönlüne bak)
Hazret-i Musa gibi can âşık ve dil Tur olur
Sen kitab-ullahsın ey can sendedir cümle ulûm
(Ey can! sen Allah'ın kitabısın. Bütün ilimler sendedir.
Her ne var iki Cihanda sende hem mestur olur
(iki tihanda ne varsa sende yazılmış olur)
Nasır ve Mansur idi derdi enelhakkal Mübin (Ben Allah'ım diyen Nasır ve Mansur idi)
Söyleyen Nasırda andan teıenınan Mansur olur (Söyleyen Nasırdır (Allah) tercüme eden Mansur olur)
Arif oldur kim görür nefsin bilir Hakkı hemen (Nefsini bilen ve hemen Hak'kı gören Ariftir)
Ol ki nefsin bilmedi bunda hem anda kör olur (Nefsini bilmeyen kör olur Hak'kı göremez)
Taam isterse batnın ver ana taş verme sen nam (Karnın yemek isterse ona ekmek verme taş ver)
Şikem perver ki pür hâk eylemiş divar-ı a?zasın (Organlarının duvarını fazla toprakla dolduran obur)
O kalmış hane-ı muzlimde görmez şems-ı tâbâni (O, karanlık bir evde kalmış parlak güneşi göremez)
Şikayet fvlrvcn ÜÇ günlük aklıktan değil Arif
O nadan kesb-ii kâr etsin ki yoktur Hak'ka teklani
(O bilgisiz didinip kazansın ki Hak'ka yakınlığı yoktur) Desin açlıkta var za'f ol Reseldir mani-ı taat
(Açlık zayıflatır tembellik verir, bu da ibadete engel olur desin) Deriz açlıktadır uns-ı Hak, oldur kuvvet-ı ruhani
(Biz de insanı Allah'a yaklaştıran, ruha kuvvet veren açlıktır deriz) Taam haktır açlık anı mahsus-ı havas etmiş
(Yemek haktır. Açlık onu seçkin insanlara mahsus kılmış) Bulur cü'ehli vecd-ii hal-ii zevk-u cezb-ı Hokkanı
(Açlığa alışanlar, vecd halini ve ilâhî cezbenin zevkini bulurlar) Bulan açlıkta bulmuştur fenâden devlet-ı fakri
(Fenadan fakirlik devletini bulan, açlıkta bulmuştur) Duyan açlıkta duymuştur rumûz-ı sırrı sübahanî
(İlâhî sırların işaretlerini duyan, açlıkta duymuştur) Gören açlıkta görmüştür eğer aşkı eğer ruhî
Alan açlıktan almıştır künüz-ı nefs-ı insanî (insan nefsinin hazinelerini alan, açlıktan almıştır)
Eren, açlıktan ermiştir huzur-ı hazrat-ı Hak'ka Bilen açlıkta bilmiştir ulum-ı bahr-ı irfanı
(îrfan denizinin ilimlerini bilen açlıkta bilmiştir) Kamu açlıktadır devlet saadet izzet-ü lezzet
Olur cû'ehli ruhanî dahi siması nûranî (Aç duranlar ruhanî, yüzleri de nurlu olur)
Şebi'den kalbe kasvettir gelen hem şehvet-ü nahvet
(Doymaktan kalbe, sıkıntı, şehvet ve kibirlenme gelir)
Bulur cû'ehli ilim ve hilm olur ahlâkî Rabbani
(Aç duranlar ilim ve hilmi bulur, ahlâkları da ilâhî ahlâk olur)
Zaif et nefsi tâ kim kuvvet-ı kudsî bula ruhun
(Ruhun, kudsî kuvveti buluncaya kadar nefsini zayıflat)
Hayat-ı candır açtık hem memat-ı nefs-ı şehvanî
(Açlık hem canın hayatı kaynağı hem de şehvetli nefsin ölümüdür)
IMI ,\ Ihıkkı! hu ckl-ii nevini koy fakr-u fena iste
{(tel ey I lakkı! bu yeme ve uykuyu bırak, yoksulluğu ve Allah'ta yok olmayı isle)
Sı ımm olsa ten köşkü bulursun genz-ı pinhanî
Biden köşkü yıkık olsun ki gizli olan manevî hazineyi bulasın)
Kevkebierin et seyrini seyran gecelerde (Yıldızlara bak seyret gecelerde)
Bak heyet-ı âlemde bu hikmetleri seyret (Âlemin tümüne bak ta bu hikmetleri seyret)
Bul sâniini ol ana hayran gecelerde (Geceleyin yaratıcısını bul ve ona hayran ol)
Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil
(Çünkü gündüzün nice başkalıklarla Allah'tan gafil kalırsın)
Koy gafleti dildardan utan gecelerde (Gafleti bırak sevgilinden utan gecelerde)
Gafletle uyumak ne reva abd-ı hakıra (Aşağılık kula, gaflet içinde uyumak yakışır mı)
Şefkatle nida eyliye Rahman gecelerde (Rahman olan Allah geceleyin şefkatle seslenir)
Cümle geceyi uyuma Kayyumu seversen
(Baki olan Allah'ı seversen bütün gece uyumazsın)
Tâ Hay olasın hay ile ey can gecelerde
(Ey can! tâ diri olan Allah ile diri olasın gecelerde)
Âşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne görüne canan gecelerde (Sevgili, gönlünün gözüne görünsün gecelerde)
Dil beyt-i Hudâdır anı pak eyle sıvadan (Gönül Allah'ın evidir onu başkasından temizle)
Kasrına nüzul eyler o sultan gecelerde (O sultan (Allah) köşküne gecelerde iner)
Az )'• az uyu hayrete var fâni ol andan Bul can-ı beka ol ana mihman gecelerde (Baki olan Allah'ı bul ana misafir ol gecelerde) Allah içirt ol halka mukarın (yakın) gece gündüz Ey Hakkı! nihan-ı aşk ödine yan gecelerde (Ey Hak'kı! gizli aşk ateşinde yan gecelerde)
(Ey misafir dost sakın uyuma)
Gelir dil-ı beytine dildar uyuma
(Sevgili, gönül evine gelir uyuma)
Ko hâb-ı gafleti şeb, kalbe sirayet
(Gece, gaflet uykusunu bırak kalbe akar)
Nice zahir olur esrar uyuma
(Nice sırlar görünür uyuma)
Dilersen Hayy-u kayyumun rızasın
(Cenab-ı Hak'km rızasını dilersen)
Gece tenha otur zinhar (sakın) uyuma
Çü şeb îkbal-ı ferrûh buldu uşşak
(Çünkü âşıklar uğurlu dilediklerini gece buldular)
Gözet sen, sen de bul didar (sevgiliyi) uyuma
Edüp tazyi-i evkat uyuşa halk
(Halk uyuşa vakitlerini kaybederler)
Sen etme zayi ol bîdâr uyuma
(Sen vaktini ziyan etme, uyanık ol, uyuma)
Gam aşk eylese şeb kalbi meksür
(Aşk tasa eylese gece kırgın kalbe)
Gelir tahtına ol cebbar (Allah) uyuma
Gam aşk olsa mihman koyma tenhâ
(Aşk tasa olsa misafiri yalnız bırakma)
Ana ver Hak'kı her ne var uyuma
(Dün gece sabaha kadar sevgili, dostunun hayalinde idi)
Gözlerim gerçi uyurdu akl-u dil hûşyâr (uyanık) idi
Lezzet-ı güftar-ı canan, canda kalmıştır henüz (Cananın tatlı konuşması hala canda kalmış)
Allah Allah o ne şirin leb şeker güftar idi (Allah Allah o ne tatlı şeker dudaklı konuşma idi)
Vah gitti hatırımdan ne dedi duşta (rüyada) bana
Gerçi kârım tâ seher ol sözleri tekrar idi
(Gerçi kazancım şafak sökünceye kadar o sözleri tekrarlamaktı)
Rûz çeşnimde şeb-ı muzlimdir ol ruhsârsız (Gündüz, sevgÜisiz, gözümde karanlık gecedir)
Ey hoş öl şeyler ki çeşmn dilde ol ruhsâr idi (Ey hoş ol şeyler ki gönül gözünde o sevgili yüz idi)
Nevm-ı ehl-ı dil huzur-ı hazret-ı dildar olur (Gönül ehlinin gönlü hazret-i Allah'ın huzuru olur)
Çünkü her dem arzusu dilde ol didar idi
(Çünkü her dem gönlünün arzusu sevgilinin cemali idi)
Arifin çeşmî (gözü) uyur kalbi uyumaz aşkla
Kim ezelden aşk ana her halde yar-ı gar idi (Ezelden beri aşk, ona her durumda sadık dost idi)
Hâb hoş olsun halâl o ayne kim duşta görür (Halâl hoş olsun o göze ki rüyasında görür)
Anî kim Hakkı anınçün bir zeman bidar idi
(O zati ki Hak'kı onun için bir zaman uyanık idi)
i
(Çok istekli bir aşk ki sana barınak olmuş)
Hitab-ı müstetabın bil hazar kıl etme hiç ifşa
(Seninle hoş konuşanı bil, sakın kimseye açıklama)
Eğer bir cevher aldınsa muhit-ı aşktan zinhar
(Eğer aşk çevresinden bir cevher aldmsa sakın)
Am can içre hıfzet söyleme bir kimseye anda
(Bilerek bir kimseye söyleme canın gibi sakla)
Sözün sünnetle şar'olsun bulunsa âkıl-ı agah
(Uyanık bir akıllı bulunsa sözün sünnet ve şeriata uysun)
Hadis-ı aşkı sermed sever bulursun mest-ı na perva bulursun
(Sakıncasız kendinden geçeni, aşk sözünü daima sever)
O kim hürsend-ü sakindir bu cism-ı tenk muzlimde
(Durgun ve kanaatkar olan o narin vücud karanlıkta)
O dil mülkünde seyretsin ki dildir gülşen-ı ziba
(O gönül ülkesinde gezsin ki lâtif gül bahçesi gönüldür)
Bu tenden Âdem-u Havva bigayet ruşen (çok parlak) olmuştur
Veli ma'nada akl-u nefs küldür Âdem-u Havva
(Lâkin manada akl-u nefs Âdem ve Havva'da bütündür)
0 kim nefsiyle kalmıştır enaniyet (benlik) le dolmuştur
01 ehl-ı resm âdettir ana söz kalmamış asla
Hadis-ı aşk emanettir anı ifşa hıyanettir
(Aşk haberi emanettir onu açıklamak hainliktir)
Ne bilsin gafil-ı hodbin kelâm-ı âşık-ı mevlâ
(Allah âşıkının sözünü bencil gafil ne bilsin)
Gönülden hikmeti nâ ehle izhar eyleyen zalim
(Gönülden hikmeti ehliyetsiz kimselere açıklayan zalim) Kalır mahrum o hikmetten dili muzlam olur a'ma
(O hikmetten yoksun kalır gönlü kararır, körleşir) Rumuz-ı aşkı tasrih eyleyen meftundur ey Hakkı (Aşkın işaretlerini açıklayan, düşkündür ey Hakkı Denilmiş hoş kelânv-ül âşıkın yatvı ve lâ yervâ (Âşıkların sözü hoştur (katlanılır ve gösterilmez) denilmiştir)
Seninle olduğum an içre pür safa olurum (Seninle olduğum an içinde çok sevinçli olurum)
Benimle çün olurum zevkten cüda olurum (Yalnız kaldığım zaman neşesiz olurum)
Seninle pür taleb-u şevk-u zevk hoş hulkum (Seninle çok istekli, neşeli, sevinçli ve hoş huyluyum)
Benimle pür keder-ü havf-ü pür eza olurum (Benimle çok kederli, korkak ve incitilmiş olurum)
Seninle cennet olur dil benimle düzahtır (Gönlüm, seninle cennet benimle cehennem olur)
Seninle cümle devayım benimle dâ olurum (Seninle her şeye ilâcım benimle dert olurum)
Seninle kıble-i halkım, benimle merdüdüm (Seninle halkın kıblesiyim, benimle dönüğüm)
Seninle hürrem olur dil, sana feda olurum (Seninle gönül sevinçli olur, sana feda olurum)
Seninle izz-ü saadet müyesser oldu bana
(Seninle değerim yükseldi. Bana kolaylıkla mutluluk geldi)
Benimle zahir ve batında bi neva olurum (Benimle dış ve içte fakir olurum)
O kimsekim lahid sinesi gülüstandır
(Çukur, mezar göğüsü gülbahçesi olan o kimse)
Demez ki kabirde mürâne ben gıda olurum (Mezarda ben, karıncalara gıda olurum demez)
Lahid nedir ki bu eflâke hem bu can sığmaz (Mezar nedir ki bu feleklere hem bu can sığmaz)
Geçince penc-ü şeşi vasıl-ı Hûda olurum (Beş ve altısı geçince Allah'a varmış olurum)
Gehice ayine-i ruşenim tehaffuz için (Bazan parlak bir aynayım korunmak için)
Tâ müsemma aşkı nurundan dola leyl-ü nahâr
(Aşkla adını andığın (Allah'ın) nurundan gece ve gündüz doluncaya kadar)
Bulsa dil sultan-ı aşkı rehzen-i dinden ne gam
(Gönül, aşk sultanını bulsa din yolunda üzüntüsü kalmaz)
Rehber dünden ganîdir yoğ anınçün intizar
(Gönlü zengin olan yol gösterici için bekleyiş yok)
Aşkı söyle aşkı iste aşkı oku aşkı bil
Aşkı güş ol aşkı puş ol aşkı nuş ol aşkı hâr
(Aşkı dinle aşkı gizle aşkı iç aşkı yut)
Tâ ki aşk olsun vücudun sende benlik kalmasın
Çünkü benlik kalmaz oldun ayn-ı aşk-u şehriyar
(Çünkü benliğin kalmaz aşkın gözü ve sultanı oldun)
Bir kabadır kamet-i insana bu şer'ı-şerif
(Şu şer-ı şerif, insanın vücuduna bir kaftandır)
Aşk ana atlas batana akıl ona nakş-ü nigar
(Aşk ona atlastan bir astar, akıl ona nakış ve resimdir)
İkisi bir cinstir bil şey'i vahid (tek şey) tir veli
Aşktır bahr-ı muhit ve akıldır mevc-ü bihar
(Aşk, okyanus denizi, akıl da denizlerin dalgasıdır)
Akıl burhanı gibi ger hum-ı aşk olsa ayan
(Eğer aşkm güzelliği aklın delili gibi açık olsa)
Perde-i vehm^ü hayalâtı ederdi tarumar
(Kuruntu ve hayallerin perdesini darmadağın ederdi)
ÇUn nazardan lav olar tomar evham-ü hayal (Çünkü hayal ve kuruntu tomarı gözden kaybolur)
Pak olur mirat-ı âlem cümle kalmaz bir gubar
(Âlemin aynası, tertemiz olur, üzerinde bir toz bile kalmaz)
Hârzâr-ı kesret içre vard-ı vahdet seyreden
(Dikenlik yığını içinde vahdet (birlik) gülünü seyreden)
Arifin çeşminde Hakkı! âlem olmuş lâlezar (Arifin gözünde Hakkı! âlem lalelik olmuş)
(Veren de alan da Allah'tır. Felekle bir alışverişim yok)
Gönül mirat-ı safidir cihandan bir gubarım yok
(Gönül tertemiz bir aynadır. Cihandan bir toz kaptığım yok)
Bülend-ü pest-ı âlemden ganidir himmet-ı tabım (Huyumun himmeti âlemin yükseliş ve alçalışından zengin)
Ki endûh-ı sema-ü arz-ü derd-ü rüzigarım yok (Ki yer ve gök üzüntüsü ile dert ve zamanım yok)
Gönül ki bâb-ı Mevlâdır yogandan taşra bir şüğlüm (Gönlüm Mevlâ kapısıdır. Onun dışında başka bir işim yok)
Anın aşkıdır dilde bir gayri nigârım yok (Gönlümde yalnız onun aşkı var başka bir suret yok)
Tecerrüttür libasım fakrdir fahrim bu aşk içre
(Bu aşk içinde elbisem soyutluk, öğünmem fakirliktir)
Libas-ı cisme ol yüzden benîm hiç itibarım yok
(Bu yüzden beden elbiselerine hiç değer verdiğim yok)
Huyula suretin koydum ki irem leb-ı ma'naya (Maddî olan sureti bıraktım ki ma'na kıyısına varayım)
Huyûlâdan bu surettir mücerred perdedarım yok (Bu suret maddeden arınmıştır artık perdecim yok)
Enaniyetle hor olmışken erdi aşktan izzet (Benlik onu bitirirken aşktan azizliğe erdi)
Gönül mülkünde sultan oldum uslu itirazım yok
(Gönül ülkesinde sultan oldum hiç özür dileyişim yok)
Ulüvv-ı himmet-ı aşkı bulup dil geçti ejlûke
(Aşkın yüksek himmetini bulan gönül feleklere geçti)
Edayı izzet-ü lezzat-ı aşka iktidarım yok
(Aşkın bu izzet ve lezzetini ödemeye gücüm yetmez)
Derün-ı dilde bir aşk-ı Hudâdır yar~ı garım kim
(Gönlümün içinde Allah aşkı var. Sadık dostum kim)
İki âlemde hem andan cüda bir yar-ı garım yok
(îki âlemde de ondan başka sadık bir dostum yok)
Cihan cay-ı karar olmaz ana dil vermem ey Hak'kı
(Cihan yerleşilecek yer olmaz. Ey Hak'kı! ona gönül verme)
Feda-yı aşktır canım bir an ansız kararım yok
(Canım aşka fedadır. Bir an bile onsuz duramam).
Âlem içinde ayan-ü Pinhan (açık gizli) Gelir elbette sana kısmet olan
Kişinin gece ve gündüz talebi (isteyişi) Olamaz rızk-ı kesirin (bol rızkın) sebebi
Rızkına kani olan ehl-ı muzak (zevk sahihleri) Oliser mazhar-ı ismi rezzâk
(Rızık verenin ismine nail olurlar) Seni yoktan var eden aç etmez
Gayrı kapılara muhtaç etmez Yürü var Hak'ka tevekkül eyle
Halına sab-rü tahammül eyle
Güne-ı kâşânade (kâşane köşesinde) rahat hoştur
Dade-ı Hak'ka (Allah vergisine) kanaat hoştur Bilir ahvalini rezzak-ı hakim
(Hakim olan rızık verici, hallerini bilir) Rızkım vakt île eyler teslim
(Kı/kıııı v;ıkiı gelince sana verir)
Male mevkuf (bağlanmış) değil erzakın (yiyeceklerin)
Gayr-ı yüzden yetürür rezzakın (Allah başka şeyden rızkını verir)
Çeşmini hatırını eyle gani (Gözün, gönlün tok olsun)
Kerem et olma güda çeşm-ı deni (Kerem et dilenci ve aç gözlü olma)
Çekme hiç gürsenlikten haşyet) (Aç kalacağından hiç korkma)
Kulun aç kor mu veli ni'met
(Veli ni'met (Allah) hiç kulunu aç bırakır mı)
Bizi ey Hay Hüday-ı müteal (Ey diri ve ulu Allah bizi)
Rızık için kılma perişan ahval (Halimizi rızık için perişan etme)
Zikrini dilde giday-ı ruh et (Zikrini gönülde ruhun gıdasını et)
Canda hikmet kapusun meftuh et (Canda hikmet kapısını açık bırak)
Bir Hüdadan gayrı yarı istemem (Allah'tan başka bir dost istemem) Ol gülün indinde hâri istemem (O gülün yanında dikeni istemem) Gayrı yarın var ise var anda kim (Başka bir dostun varsa var onda kim) Dilde Bari gayrı Bârı istemem (Gönülde Allah, ondan başkasını istemem) Andan özge baht-ü rahtı aramam (Andan başka şans ve yol aramam) Zikr-ı Hak'tan gayrı kârı istemem
(Allah'ı anmaktan başka bir kazanç, islemem)
Dü (iki) cihanı ehline verdini hemen
İsterini dildari dâri istemem
(Sevgiliyi isterim barınak istemem)
Kaf-ı dilde bulmuşum simürgi ben
(Ben gönlün Kaf dağında Anka kuşunu bulmuşum)
Gerges-ı murdar huvarı istemem
(Pislik yiyen akbabayı istemem)
Bâr-ı sultanım anın destindeyim
(Dayanağım sultandır onun dindeyim)
Hakiden içre gubarı istemem
(Arz küresi içinde tozu-lekeyi istemem)
Yar-ı garım gamküsarim Hak'ki pes
(Sadık dostum, teselli verenim bana yeter Hakkı)
İstemem ben gayrı-yarı (başka dost) istemem
Gönül aşkında na pervadır ey dost
(Ey dost, senin aşkında gönül korkusuzdur)
Seni sevmek aceb sevdadır ey dost
(Seni sevmek şaşılacak bir aşktır ey dost)
Adû bilmez bu manayı ki dâim
(Düşmen bu ma'nayı bilmez ki daima)
Dil-ı âşık sana me'vâdır ey dost
(Sevenin gönlü sana barınaktır ey dost)
Cemalin arzu eyler kamu şey (bütün şeyler)
Cihan pür şûr-ü pür gavgadir ey dost
(Cihan çok gürültülü ve çekişmelidir ey dost)
İkilik perdesi ref'oldu dilden (gönülden kalktı)
Dü âlemden gönül yektadır ey dost
(iki âlemden gönül yalnızdır ey dost)
ÇU gelmez hatıra pervayı ağyar
(Çünkü yabancıların korkusu hatıra gelmez)
Gönül şüride-ü şeydadır ey dost
(Gönül perişan ve şaşkındır ey dost)
Eğerçi rütbe-i akıl oldu âli
(Gerçi aklın rütbesi, makamı yüksektir)
Makam-ı aşk hem âladir ey dost
(Fakat aşk m;ık;ımı oıulaıı çok daha üstündür ey dost)
Cihan lezzetleri buldum çit helva
(Gerçi dünya lezzetlerini tatlı buldum)
Veli aşkın mı ahlâdır ey dost
(Fakat aşkmki ondan çok daha tatlıdır ey dost)
Şuûnün seyreder âlemde ol can
(O can, âlemin olaylarını seyreder)
Ki çeşmî aşk ile binadır ey dost
(Ki onları aşk gözü ile görür ey dost)
Çü sensin evvel ve âhir sirr-ü zahir
(Çünkü ilk ve son açık ve gizli olan sensin)
Bu Hakkı hiç-ü-na pidâdir ey dost
(Bu Hakkı hiç olan ve görünmeyendir ey dost)
Marhaba ey aşk-ı pâk ey yar-ı gâr (sadık dost)
Her gönül eğlencesi sen ey nigar (sevgili)
Aklı külsün cana cansın ey peder (baba)
Hep senin destindedir tedbir-ı kâr
(Bütün işlerin tedbir ve idaresi senin elindedir)
Can-ı âlemsin dahi ayn-ı ayan
(Açık bir gözle dahi sen âlemin canısın)
Âlemi sevkınla kıldın bi karar (Âlemi şevkinle kararsız kıldın)
Hüsn-ı ma'şuk-u gam-ı uşşaksın (Güzel sevgilisin ve sevenlerin derdisin)
Sen sana âlemde sen ma'şuk-u yâr Rüz şeb senden bulur nur-ü züiâm
(Gece gündüz ışığını ve karanlığını senden bulur) Zülf-ü rûyun aksidir leyl-ü nahâr
(Yansılayan gece ve gündüz, yüzünün kâkülündendir) Bağıban-ı dilsin ey sakı müdam
(Ey daimi sulayan, gönlün bahçıvanısın) Revnek-ı âlemsin ey bağ-u bahar (Alemin aydınlığısın) ey bağ-ıı bahar) ( <ııı ı yjılustamsın ey bahr-ı hayat (Gül bahçesinin canısın ey hayat denizi) Hüsn-ü ihsanınla buldun iştihar (Güzelliğin ve bağışlamanla şöhret buldun) Âlemi mest eylemiş hoş demlerin ttr-ı can-ü dilsin ey müşk-ı tetar (Ey güzel kokan gül, can ve gönlün İtrisin, hoş koku verirsin) Buldu Hakkı, dilde tenha sohbetin (Hakkı, tenha olan gönlünde sohbetini buldu) Gavs-ı ulvi sensin ey Yusuf izar (Ulu Gavs sensin ey Yusuf yanaklı)
Ey gönül her ne dilersen sende iste sende bul Ger saadet mend (mutlu) isen kendinde bul ol dosta yol Bab-ı hayretten huzur-ı hazrete eyle duhûl (Hayret kapısından hazret-i Allah'ın huzuruna gir) Masivadan fariğ ol aşkın deminden bir dem ol (Dünyadan elini çek ve aşkın zamanından bir zaman ol) Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
Nefsini lâ şey bilen dil Hak bilir agâh olur
(Nefsini hiç sayan gönül Hakkı bilir uyanık olur)
Rü'yet-ü sem-ü kelami her işi Allah olur
(Görme, işitme ve konuşması her işi Allah olur)
Cümle eşyadan ana bir an temaşagâh (seyretme yeri) olur
Kanda olsa Hak anınla daima hemrah (yoldaş) olur
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
Hakkı! Hak'tan gafil olma hazır ol eyle huzur
Dil nazargâh-ı Hudadır saf kıl kim ola nur
(Gönül, Allah'ın bakış yeridir. Temiz tut ki içi nurla dolsun)
Şah damarlardan yakındır Hak sana sen olma dür
(Allah sana şah damarlarından daha yakındır sen ondn uzak durma)
Vehm-ü fehm-ü fikri koy dal hayrete ol pür surûr
(Kuruntu, anlama ve düşünmeyi bırak hayrete dal ki çok sevinesin)
Hazır-ı Hak ol huzur et gafil olma her zaman
Fakır-ı fanı der cem-ı cihanım ben
(Hak'ta fani olan fakir, ben dünyanın padişahıyım der)
Emir der o ceme bende-ı şûbanım ben
(Emir ben o padişahın halis çobanıyım der)
Fakir der ki cihan içre şems-ı tabanım
(Fakir der ki dünya içinde parlak güneşim)
Emir der ki ana saye-i nihanım ben
(Emir der ki ona ben, gizli bir gölgeyim)
Emir der bu zaman berr-ü bahre hükmederim
(Emir der bu zaman kara ve denize hükmederim)
Fakir der ki şeh-ı mülk-ı cavidanım ben
(Fakir der ki ben sonsuz mülkün padişahıyım)
Emir der ki kamu nâs içinde makbulüm
(Emir der ki bütün insanların içinde beğenilmişim)
Fakir der ki gönüllerde tatlı canım ben
Fakir der ki cihan mihnetinden azadım
(Fakir der ki dünyanın üzüntüsünden kurtulmuşum)
Emir der ki belâ selimine nişanım ben
(Emir der ki belâ okuna nişanım ben)
Fakir der ki ölümdür katımda şühd-ü şeker
(Fakir der ki benim için ölüm şeker ve baldır)
Emir der ki ölümden katı cebanım ben
(Emir der ki ben ölümden çok korkarım)
Fakir der ki kıyamette nem hesab olunur
(Fakir der ki, benim kıyamette hesap verecek neyim var)
Emir ve Hakkı der ol gamle bed gumamm ben
(Emir ve Hakkı o üzüntü ile ben ümitsizim der)
Hakkı'ye ölmez okuldur bu kitap
Andırır hayır ile anı bi hisap (sayısız)
Bunu kim okursa merd kâr olur (kazançlı olur)
Kim ki fehmeyler o berhudar olur
(Kim ki anlarsa o mutlu olur)
Bu kitabı okuyanı yazanı
Ma'rijet güncıyla bay et ya gani
(Marifet hazinesiyle bay et ey Allah)